Sürgün ruhlar senfonisi, yazarın dilini farklı bulduğum için merak ettiğim kitaplardan biriydi. Kendine has dili ile plazalarda geçen sürgün ruhları konu edinmiş bu defa. Salih’in çalışma hayatına girişi ile uyum süreci, çıkarlar söz konusu olunca insanların iki yüzlülükleri, neredeyse her çalışanın bir kez muhatap olduğu sevimsiz yöneticiler, buhranlar, uzayan mesailer.. herbiri kendi derinliği ile ele alınmış, yaşanmışlık akıp giden sayfalara dönüşmüş.
Her çalışanın yoğun tempolardan sonra söz konusu ettiği, ormanın ortasında yeşilin sessizliğine kaçıp gidilecek hayallere de kulak vermiş..
.
Hikaye bir şekilde akıp gidiyor fakat benim en çok etkilendiğim betimlemeler oldu yine. “ Çöp Ev” hala favorim olsa da bunu da severek okudum. İnsanın mutlaka kendisinden bir parça bulabileceği bir eser. Keyifle okuyunuz