Başkent Ankara’nın Çinçin Mahallesi, işlenen tuhaf suçlarla bir efsanedir. O sabah Çinçin’deki bir gecekondunun vişneçürüğü dış cephe boyası, diğer evlerin beyaz kireç renkli boyalarından çok farklıydı. Gecekondunun sadece bir köşesinin duvarı ayakta kalmıştı. O köşe duvar, iki yana üç metrelik uzunluğuyla bu evin ayakta kalan son kalıntısıydı. Duvarın iç tarafında oturur vaziyette, sırtını duvara yaslamış kimliği belirsiz bir erkek cesedinin bulunduğu tüm polis telsizlerine düşmüştü. Bu son kalıntının iç cephesindeki kirli beyaz badanası üstüne “ Tanrı’nın Beğenmediği Kadın” yazısı yazılmıştı...
Gerdek gecesine sığdırılan 2 damla kanın kadınlarının namusunu belirlerdiği bir ülke de, yolsuzlukların oluk oluk kan akıttığı bir şerefi önemsemeyen bir millet olduk.
Ötesi mi?
Artık cinayetler bize çok normal geliyor.
Kadın cinayetlerine üzülen kalmadı.
Millet vicdan konusunda ölüm uykusuna yatmış azizim!
Yaşayan her canlıyı öldürebilirsiniz ama yaşayan bir canlının her yeni günde yeşeren ümitlerini asla öldüremezsiniz. Çünkü ümitlerim tükendi diyen bir insanın bile mutlaka yastık altında sakladığı gizli bir ümidi vardır.