Hiç kimse şu şüpheye kapılmamalıdır: İslâmî hükümet de müslümanlarla zimmi teb'a arasında ayırım yapar, onlara eşit haklar tanımaz; o veya bu şekilde bir tarafı kayırır... Böyle bir şüphe yersizdir; çünkü Firavun'un siyasetinin aksine, böyle bir ayırım, irk,
renk, dil ve sınıf esası üzerine değil, bilakis ideoloji ve hayat tarzı esasi üzerine yapılmıştır. İslâmi sistemde müslümanlar ile zımmi'lerin yasal hakları konusunda kesinlikle bir ayırım sözkonusu değildir.
Tek ayırım onların siyasal haklarıyla ilgilidir ve bu da şu basit sebebten ötürüdür: Bir ideoloji devletinde yönetici sınıf yalnızca devletin
temel ideolojisine inananlardan oluşabilir. Bu ideolojiyi kabullenen herkes bu sınıfa girebilir. Reddedenlerse dışarda kalır. Dolayısıyla
bu ayırımla Fir'avnî ayırım arasında hiçbir benzerlik yoktur, zira Fir'avni ayırıma göre ezilen sınıfın hiçbir üyesi, hiçbir şekilde (kesin
likle) yönetici sinifina giremez; ezilen kavim temel insan (kul) haklarindan yararlanamaz, siyasî ve ekonomik haklarından dem vuramaz. Hatta onlar yaşama ve hayatta kalma haklarından bile mahrumdur, her ne olursa olsun herhangi bir haklan güvencede değildir, buna mukabil tüm özel imtiyaz ve haklar, devletin yüksek kademeleri, hayatın nefis nimetleri, yönetici sınıfa ve bu sınıf içinde doğmuş bulunan herkese tahsis edilmiştir.
"Ahireti inkar eden her birey ve toplum suçludur. Hangi toplum ahireti inkâr etmişse, tarih şahittir ki o toplum ahlâken iflas etmiş ve sonunda da helâk olmuştur."