Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler

Cemil Koçak

Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler Sözleri ve Alıntıları

Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler sözleri ve alıntılarını, Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler kitap alıntılarını, Tek-Parti Döneminde Muhalif Sesler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Derginin 1 Eylül târihli ikinci sayısı da yayın­lanmıştı ve bu sayıda yayınlanan “Aile Terbiyesinde Ana Ba­banın Mükellefiyeti’ adlı yazıya ilişkin olarak Sarper’in yazı­sında şu saptamalarda bulunulmuştu: “Kânunlarımıza göre ana babanın çocuklarına dinî terbiyeyi dilediği gibi vermekte serbest bırakıldığı bilindiği hâlde, ana ve babaların çocuklarına behemehâl İslâmî bir terbiye vermesi lüzûmu kuvvetle tavsiye edilmekte, yine bu konuşmada, halkın içtimâî yardım hisleri okşanmak sûretiyle, koyu bir İslâmcılık ve İslâm birliği fikri telkin olunmaktadır: ‘Kandil gecelerin­de çocukların sevinçleri, Ramazan günlerinde iftar sofrasına yapılan ihti­mam ve sahur yemeğinden sonra şafak ağarırken ve bütün tabiatın ıssız­lığı içinde ezan seslerinin yükseldiğini dinlemek ve bayram sabahlarında yeni elbiseleriyle babasının yanında câmiye gitmek, fakir çocuklara acı­mak, onların saadetini istemek, bütün Müslümanların aynı imanla aynı mâbette bir Tanrıya ibâdetle birleşmelerini görmek...’ cümlelerinde orta­çağa has koyu bir dincilik rûhu görülmektedir."
Başbakanlık Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü İç Yayın Dâiresi Müdürlüğü tarafından hazırla­nan Doğru Yol adlı kitap hakkındaki rapor, bu konuya bir miktar açıklık getirmektedir. 1944 yılında kaleme alınmış olan rapora göre, “Hâfız Nâci Gürses tarafından yazılıp, İs­tanbul’da Ak-Ün Matbaası’nda basılan bu broşür, adından da anlaşılacağı üzere, cennete giden yolu imâ etmekte” idi. Yazar, “Yirminci medeniyet asrında Türk çocuklarının zih­nini, cennet hülyâları, cehennem korkulan ile bulandırmak­ta, manzumelerinde millî, ahlâkî hislerin örgüsü içinde, ko­yu Islâmcı propagandalar yapmakta” idi.
Reklam
Gerçekten de bu sırada dinde reform için bir komisyon kurulmuş ve komisyon bâzı önerilerde bulunmuştu. Buna göre, câmilerde bundan son­ra tıpkı kiliselerde olduğu gibi sıralar bulunacak ve câmiler­de oturularak ibâdet edilecekti. Ayrıca, câmilere, tıpkı kiliselerde olduğu gibi, müzik âletleri de yerleştirilecek ve mü­zik de çalınabilecekti.[18]
Sayfa 36 - 18: Bkz. Bernard Lewis. Modern Türkiye’nin Doğuşu, (Çeviren. Bohaç Bâbür Turna); Arkada; Ya­yınları, Ankara, 2008, s. 557-561Kitabı okudu
Tuhaf Bir Rapor, 1944
"Kandil gecelerinde çocukların sevinçleri, Ramazan günlerinde iftar sofrasına yapılan ihtimam ve sahur yemeğinden sonra şafak ağarırken ve bütün tabiatın ıssızlığı içinde ezan seslerinin yükseldiğini dinlemek ve bayram sabahlarında yeni elbiseleriyle babasının yanında camiye gitmek, fakir çocuklara acımak, onların saadetini istemek, bütün Müslümanların aynı imanla aynı mabette bir Tanrıya ibadetle birleşmelerini görmek...' cümlelerinde Orta Çağ'a has koyu bir dincilik ruhu görülmektedir.
Laik nasıl olunmaz?
Laik bir devlette misyonerlik faaliyetlerinin de denetim altında bulundurulması gereği ilginç bir paradokstur. Tıpkı İslami/dini propoganda nasıl denetleniyor ve engellenmeye çalışılıyorsa, aynı çabaların misyonerlik faaliyetleri için de geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
recep peker :
“Geçen Ramazan ve [Ramazan/şeker] bayram[ın]da Arapça ezan okumak, salâ vermek, tekbir almak, bâzı yolsuz telkinlerde bulunmak, gizli tarikat toplantıları yapmak gibi geri hareketlerin geçen senelere nisbetle daha çok olduğu ve bu hareketlerde en çok Nakşı târiki [Nakşı tarikatı] mensuplarının ileri gittikleri anlaşılmıştır
Reklam
1942'den Bir Manzara
Bugün birçok kasaba ve köylerde ezan okuyacak, namaz kıldıracak, ölüleri yıkayacak, cuma hutbeleri okuyacak imam hatip ve hatta müezzin bile bulunmamaktadır. Umumiyetle şehir, kasaba ve köyler ahalisinin zaman zaman şuraya buraya başvurmakta oldukları ve bu yolda ne yapılması lazım geleceği hakkında mahalli ve hatta mıntıkaları haricindeki yerlerin müftülüklerine müracaat ettikleri ve bazı mahallelerde ise köylerin hiçbirinde imam ve hatip gibi dinî vazife sahipleri bulunmadığından cenazelerin ekseriya yıkanmadan gömülmekte oldukları ve bu esefli hâlin halkın vicdanları üzerinde ızdıraplar hasıl ettiği sık sık vuku bulan müracaatlardan anlaşılmaktadır.
:D
Elâzığ’ın Palu kazâ-sı köylerinde “câmilere çan takılacağı ve Ankara’dan çan geleceği gibi muzır propagandalar yapan Necip isminde birisinin” Savcılığa sevk edildiğini biliyoruz.