Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk – 1

Yusuf Aksar

Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk – 1 Sözleri ve Alıntıları

Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk – 1 sözleri ve alıntılarını, Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk – 1 kitap alıntılarını, Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk – 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ELBETTE, DEVLETLER ARASINDA SINIR UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜMÜ NOKTASINDA TARAF DEVLETLERİN ANDLAŞMA YOLUYLA BİR ÇÖZÜME ULAŞMALARI, MÜMKÜN DEĞİL İSE, ULUSLARARSI HAKEMİN VE MAHKEME YOLUYLA SINIR UYUŞMAZLIKLARINI ÇÖZMESİ, ULUSLARASI HUKUK VE ULUSLARARSI İLİŞKİLERİN BİR GEREĞİDİR.
İslam hukuku günümüz dünyasında Batı kaynaklı olmayan en önemli hukuk sistemlerinden bir tanesi olup birçok ülkede milyonlarca Müslümana uygulanmaya devam etmektedir. İslam hukuku, Arapçada "şeriat" olarak bilinmekte ve "yol" veya "rehber" anlamına gelmektedir. Özellikle, son yıllarda İslam hukukunun finans, ticaret ve gayrimenkullerle ilgili konulardaki düzenlemelerinin yeniden ve daha aktif bir şekilde uygulandığına tanıklık edilmektedir.
Reklam
herhangi bir tarafın kendi hukuka aykırı eylemlerine dayanarak avantajlı bir durum elde etmesi kabullenilemez.
Annan Planı, adanın her iki tarafında halkoylamasına sunulmuş, Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunlukla onayladığı plan, Kıbrıslı Rumlarca reddedilmiş ve Annan Planı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Antarktika, güney yarım kürede üzeri buzlarla kaplı kara parçasından oluşan bir kıtadır. Üzerinde yedi farklı devletin (Birleşik Krallık, Fransa, Arjantin, Şili, Avustralya, Yeni Zelanda ve Norveç) egemenlik iddiasında bulunduğu bir yerdir. Bilimsel araştırmalar ve keşifler Antarktika'nın kömür, petrol, doğal gaz ve değerli madenler açısından son derece zengin doğal kaynaklara sahip olduğunu göstermektedir.
Gerek Devletler gerekse akademisyenler tarafından bilinmektedir ki, referanduma gidilmesi ve neticesinde bağımsızlık ilan edilmesi Rusya'nın hukuka aykırı askeri müdahalesinden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayıdır ki, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Ukrayna'nın Toprak Bütünlüğü Hakkında Almış Olduğu Genel Kurul Kararı'nda, 16 Mart 2014'de Özerk Kırım Cumhuriyeti ve Sivastopol'de düzenlenen referandumun geçerli olmadığını ve işbu referandumun Özerk Kırım Cumhuriyeti ve Sivastopol'un statüsünde herhangi bir değişikliğin gerekçesi olmayacağını ifade etmiştir.
Reklam
Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları, Ermenistan'ın kurulmasından yıllarca önce tesis edilmiştir. Diğer bir ifadeyle, Ermenistan bağımsız bir devlet olarak uluslararası arenada yerini almadan çok önce, Türkiye'nin doğu sınırları çizilmiştir. Dolayısıyla, Ermenistan, uluslararası hukukun en temel örf-adet hukuku ve andlaşmalar hukuku ilkesi niteliğindeki, sınırlara saygı ilkesiyle bağlıdır.
Ermeni Diasporasının 1915 Ermeni Tehciri ile ilgili sözde soykırım iddiaları, bu durumun en tipik örneğidir. Oysa, genelde uluslararası hukuk, özelde uluslararası ceza hukuku kuralları açısından 1915 olayları değerlendirildiğinde, o dönem itibariyle uluslararası suç kategorileri arasında soykırım suçu bulunmadığı, hatta insanlığın soykırım kelimesi ile dahi tanışmadığı açıkça görülür. Herkesin iyi bildiği üzere, soykırımın uluslararası bir suç kabul edilmesi ve uluslararası hukuki düzenlemelerde yer alması, İkinci Dünya Savaşı sonrasıdır. Soykırım kelimesinin ilk kullanımı da 1940'lı yıllara denk gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında, mevcut uluslararası hukuk kurallarına göre, 1915 Ermeni Tehciri konusunun soykırım suçu olarak değerlendirilmesinin hukuk mantığı ile izahı mümkün değildir. 1915 olaylarının, o dönemdeki uluslararası silahlı çatışmalar hukuku ve savaş hukuku düzenlemelerine göre değerlendirilmesi hukuki bir anlam ve önem taşır, yoksa çok daha sonraları ortaya çıkan hukuk kuralları ile değil.
1974 'deki Türk müdahalesinin uluslararası hukukta kuvvet kullanma kurallarına aykırı olduğu yönündeki iddia, konunun detaylarının bilinmemesiyle ilgilidir. Bilindiği üzere, Türkiye'nin askeri müdahalesi Kıbrıs Cumhuriyeti'ni kuran andlaşmalara uygun gerçekleştirilmiştir. Garanti Andlaşması 2. madde düzenlemesi, her bir garantöre Kıbrıs Türkleri ve Rumlarının korunması amacıyla müdahalede bulunma yetkisi vermektedir. Türkiye, 1974'deki Yunan askeri darbesinin, adayı kendine bağlamasını önlemek ve adadaki her iki toplumun can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla askeri müdahale yapmak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla, adı geçen müdahalenin kuvvet kullanma kurallarını ihlal etmediği açıktır. Bir diğer nokta, askeri müdahale 1974'de yapılmış, fakat Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurulması dokuz yıl sonra 15 Kasım 1983'de gerçekleşmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 'nin kurulması 1974 müdahalesinin bir sonucu olmayıp, 1963 'te başlayan siyasi ve idari bir gelişim sürecinin son aşamasıdır.
1991 tarihli Madrid Protokolü'nün 2. maddesine göre, Antarktika, barışa ve bilime adanmış doğal bir kaynaktır, zenginliktir. Protokolün en önemli hükümlerinden bir tanesi madde 7 düzenlemesi olup bilimsel araştırma dışında her türlü doğal kaynak çıkarılmasını yasaklamaktadır.
Reklam
Antarktika'da askeri nitelikli herhangi bir üssün kurulması, askeri tatbikatların ve silah denemelerinin yapılması yasaklanmıştır. Ayrıca, nükleer silah denemelerinin yapılması ve radyoaktif maddelerin veya kalıntılarının Antarktika'ya atılması yasaktır. Antarktika Andlaşması 4. maddesinde, Antarktika üzerinde egemenlik iddiasında bulunulamayacağını ve andlaşma çerçevesinde kıtada gerçekleştirilen faaliyetlerin ileride egemenlik iddiasının dayanağı olamayacağını açıkça düzenlemiştir. Dolayısıyla 1961 sonrası, Antarktika üzerinde egemenlik iddiaları, bir anlamda askıya alınmıştır
Afrika ülkelerinin sınırlarının tespitinde, ülke üzerinde yaşayan insan toplulukları dikkate alınmamış, dolayısıyla aynı etnik gruba dahil insan toplulukları farklı sömürge güçlerinin egemenlikleri altında kalmıştır. Bağımsızlık sürecinde siyasi açıdan oldukça zor olan sınırların yeniden çizilmesi yerine, mevcut sömürge sınırlarının bağımsızlıkta da aynı kalması uygulaması tercih edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Andlaşması madde 2 (4), üye devletlerin uluslararası ilişkilerinde diğer devletlerin ülke bütünlüğü aleyhine kuvvet kullanma tehdidi veya kuvvet kullanmalarını yasaklamıştır.
1903'te Birleşik Devletlerin, Küba'nın İspanya'dan ayrılıp bağımsızlığının tanınmasını Guantanamo Askeri Üs Andlaşması'nın imzalanması şartına tabi tutması bu durumun tipik örneklerindendir. Günümüzde de geçerliliğini devam ettiren andlaşma hükümleri çerçevesinde Birleşik Devletler oldukça önemli çıkarlarına hizmet eden Guantanamo Askeri Üssü ile ilgili sürekli nitelikte bir hak elde etmiştir.
Bir yönüyle bakıldığında diplomasi temsilcileri, devletlerin gönderdikleri ülkelerdeki "resmi casuslarıdır". Diplomatların, gönderildikleri ülke içerisinde serbest biçimde seyahat etmeleri, ülke ile ilgili bilgileri özgür şekilde kendi devletlerine aktarmaları gerekmektedir. Diplomasi dokunulmazlığı ve ayrıcalığı bireylerin kendi nitelikleri dolayısıyla değil, icra ettikleri görev dolayısıyladır.