Niçin Kur'ân-ı Kerim'in Mekke bölümü tam 13 yıl boyunca sırf bu itikad meselesini işledi? Neden bu dinin diğer konularına girmedi? Şer'i hükümlerin diğer ayrıntılarına niçin girmedi?
Çünkü Hikmet-i İlahi, elçisinin görevlendirilişinin ilk gününden itibaren en önemli meselenin inanç sistemi olduğunu irade buyurdu.
İslam'ın istediği (taabiyet) akideye bağlı inanç bağıdır ve onda Acemi, Arabı, Türkü, Kürdü bütün ırklar, renkler ve cinsler Allah'ın sancağı altında eşittirler. İşte çıkar yol budur.
İslâm inanç sistemi her ne kadar gerçek bir inanç sistemi ise de uygulamayı gerektiren pratik bir hayat sistemini temsil etmektedir. O nedenle hayalî ve lahuti bahislerin dar kalıplarına sokulamaz.
Araplar kendi ana dillerini çok iyi bildiklerinden "La ilahe ilallah" davasının gerçek anlamınıda çok iyi kavrıyorlardı.
Onun içindir ki İslâm davasına ve inkılap hareketine çok sert tepki göstermiş ve herkesin bildiği o korkunç harplerle karşı koymuştur.
İslâmı protestanlaştırmak isteyenler, onu pratik hayattan koparıp soyut bir inanç sistemi haline getirmek ve böylece bütün idari ve siyasi alanları dinden temizlemek istiyorlar.
Bu din pratik harekete dönük aksiyoner bir sistemden o hayatın pratiğine hükmetmek için gelmiştir. O pratik hayatı kendi egemenliği altına almak için çalışır.
Kur'ân-ı Kerim bizzat insan fıtratına sesleniyordu. Gerek kendi varlığını gerek çevresini saran varlıkların duygu ve kanıtları ile birlikte insana sesleniyordu. Kur'an insan fıtratını bataklıktan kurtarıyordu. Fıtrî cihazlara işlerlik kazandırıyor, onları işlemez hale getiren yabancı unsurlardan temizliyor, etrafta bulunan ilham bahşedici etkili mesajları almak için fıtrat menfezlerini sonuna kadar açıyordu.
Kalem sahibi kimseler birçok büyük işleri başarabilirler.Ancak fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini feda etmeleri şartıyla..HAK bildikleri şeyin HAK olduğunu,yılgınlık göstermeden söyleyip,gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartıyla..