“Seni seviyorum ey Thais. Seni hayatımdan, kendimden bile daha çok seviyorum. Pişmanlık çölümü senin için bırakıp geldim; sessizliğe adanmış dudaklarım senin için yasak sözler söyledi; görmemem gerekenleri senin yüzünden gördüm; duymamam gerekenleri senin yüzünden duydum; ruhuma senin yüzünden sıkıntı çöktü, yüreğimden güvercinlerin su içtiği kaynaklar gibi düşünceler senin yüzünden fışkırdı; kurtlarla, vampirlerle dolu çölleri gece gündüz demeden yürüyüp senin için aştım; engerek yılanlarının, akreplerin üstüne senin için çıplak ayaklarla bastım! Evet seni seviyorum. Seni seviyorum, ama tenin arzusuyla yanıp tutuşan, yırtıcı
kurtlar, kızgın boğalar gibi üstüne gelen bu adamlardan tamamen başka bir aşkla seviyorum.
Onlar, aslanın ceylanı sevişi gibi seviyorlar seni. Etobur aşklarıyla ruhunun derinliklerine kadar parçalıyorlar seni. Ben ise sana ruhta ve gerçekte âşığım, seni Tanrı‘nın varlığında, çağlar çağı seviyorum; bağrımda tutuşan ateş gerçek ateş, ölümsüz iyilikseverliktir. Sana sarhoşluktan, kısa süren bir gecenin düşlerinden daha güzel şeyler getiriyorum. Kutsal şölenler, kutsal düğünler söz veriyorum. Sunduğum mutluluk tükenmeyen, duyulmamış, sözle anlatımı güç bir mutluluktur.
Sana söz verdiğim mutluluğu bu dünyanın mutluları şöyle kıyısından köşesinden bile görebilselerdi şaşkınlıktan düşüp bayılırlardı."
"Deli sayıklamaları bazen eğlendirir insanı. Bütün sayıklamaları, düşleri, insanların tüm ham hayallerini yok etmek gerekseydi, dünya biçimini ve rengini yitirir, biz insanlar tatsız bir şaşkınlık içinde kalakalırdık."