Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Topaç Gönderileri

Topaç kitaplarını, Topaç sözleri ve alıntılarını, Topaç yazarlarını, Topaç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
·
Puan vermedi
Uzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreğine dokunmadan gözlerinde dalıp dalıp gitmeden şu üç günlük sevdalara inat serserice değil adam gibi seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni
Topaç
TopaçGülayşe Koçak · Kanat Kitap · 200437 okunma
Yerde bir hareket: Işığı gören onlarca hamam böceği ve karafatma, telaşla oradan oraya koşturmaya başlıyor. Hayvan namına zaten bir bunlar kaldı geriye, yenmek amacıyla avlanmayan, vergiye de tabi olmayan. İnsanın neredeyse, bir zamanların sineklerini bile özleyeceği geliyor.
Sayfa 216Kitabı okudu
Reklam
Yıllar evvel tanıdığım bir psikiyatr, yetişkin depresyonlarından farklı olarak çocuk tedavi görse bile, o sırada edinilen değersizlik duygularının depresyon geçince yok olmadığını, kişiliğinin bir parçası haline geldiğini söylemişti. Acaba bizim toplum, çocuk mu sayılır, yetişkin mi?
Dikenli tel üzerinde çıplak ayak yürümeye zorlanmış bir ip cambazı gibi, zaman boyutunda ufak adımlarla, ağır ağır ilerliyordum.
Bazı şeylerin bu denli derinlemesine algılanması için yetişkin olmaya gerek yoktur.
Tek isteğim kendi evimde olmak, kendi yatağımda yorganın karanlığına sığınmak.
Reklam
Fotoğraflardan nasıl kafalar kesip çıkarılıyorsa, biz de haritalardan, atlaslardan o ülkeleri güzelce çıkarmıştık.
Uzun süre uykuda kalmış duygular, gemlenmiş fakat fırlayacağı anı gözeten atlar gibidir.
Öğrendiğim her kırıntı, saatlerce o kırıntı üzerine hayal kurarak koridorları arşınlamama neden oluyordu; bir kırıntıdan bir dünya yaratıyordum.
Bu öyle bir mutluluk ki; eskiden insanlar suyun hesabını falan tutmazlardı, hatta hatırlıyorum, suyla resmen arabalarını yıkarlardı.
Reklam
Üniversiteden yeni mezun olmuş, iş bulmuş, kiralık bir yer arıyordum. Bir öğlen vakti alışverişe çıktım; tam dar bir sokağa dalmıştım ki kaldırımda bir kedi çarptı gözüme. Ne kadar güzel bir kediydi; gözleri yeşil sürmeli, kuyruğu sincap kuyruğu gibi... Kafasının üstü ve sırtı kül renkli, ağzından aşağısı, çenesi, karnı beyaz... ve... ve... Ah... Bu da ne? Birden ne oldu bana? bu duyguyu tanıyor gibiyim. Ne kötü bir duygu -ama ne garip... Bana bir şeyler oluyor; bir şey hissediyorum... Rezillik: bu duyguyu gayet iyi biliyorum; bu hüzün! Acaba ileride, günün birinde, yurt dışından kedi ithal edilebilir mi?- bunun hüznü! Rezillik!
Şakır şakır yağan yağmurun altında çevreye göz gezdirirken bakışlarım gayri ihtiyari, karanlığın içinde yeşillik arıyor hani bir zamanlar yağdığı zaman dirileşen, capcanlı, koyu, derin, aynı zamanda bir yeşil vardı ya, gri gökyüzünde kendini iyice belli eden... İçimdeki sevince bir sızı, derin bir doğa özlemi karışıyor. Demokrasi Parkı'nda bile bitkilerin hepsi artık plastik, zeminse beton. Ama aldırmıyorum, aldırmamaya kararlıyım; renkler her şeye rağmen canlanacak; en güzel günler yağmurlu günlerdir! Yağmurun altında, gözlerim kapalı, böyle kollarımı iki yana açarak dikilmek, saçlarımın sırılsıklam olup yanaklarıma, boynuma, omuzlarıma; giysileriminse bedenime yapıştığını hissetmek kadar harika bir şey olamaz.
Her renk, ancak başka renkle iç içe, başka renklerle karışınca, başka renklerle çevrili olunca anlamlı.
Acı bilerek, isteyerek en yüksek, en dayanılmaz noktasına ulaştırılırsa, acaba kendi ağırlığıyla düşüp parçalanır mı?
Yaşlı ayının tef eşliğinde oynamaya çalıştığı hüzünlü oyun, belleğime, gözlerimin önüne yapışıp kaldı. Sabahın dördünde insanın kafasından uzaklaştıramadığı korkunç düşünceler vardır ya -onlardan birine dönüştü.
109 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.