Çocuk sahibi olmak için kendini hazırlayan kadın ruhu ve bedeni için bedeninde büyüyen yaşamı öldürmesi sadece teknik bir prosedür değildir. Annenin kendi yavrusunu öldürmesi her tür doğal içgüdüyle çelişir. Kürtaj hem annenin hem babanın ruhunun sağlıklı parçalarındahem kalıcı suçluluk duygularına hem de vicdan azabına yol açar. Kadın daha önce hiç travma yaşamamış olsa bile, kürtaj fiziksel ve duygusal açıdan ciddi travma olarak yaşanır. Aynısı düşükler için de geçerlidir.
Annelerince ihmal edilen, reddedilen hatta sadistçe işkence gören çocuklar bile onların olumlu bir imajını korumaya çalışır. Annelerinin savunma stratejilerini kırmak için Sisifos benzeri bir görev edinirler. Çocuk tekrar tekrar annesinin kendisi ve çocuğu arasına diktiği duvarın çökeceği ve çocuğunun kendisine gösterdiği sevgiden zevk alacağı ve çocuğunu şevkle ve açıklıkla kucaklayacağı umuduyla bir dönüm noktası bekler. Ama çocuk annesinin sıcak kalbine erişmeye çalıştıkça, annenin bu tür bir temasa karşı savunması ve direnci de artar.
Travma teorisinin temel önermesine göre travmatik bir yaşantısı olan insanlar başkalarıyla sağlıklı ilişkileri çok zor başarabilir çünkü bu travmaya uğrama sürecinde kendileriyle olan içsel bağlantılarını kaybetmişlerdir. Bu nedenle çevrelerini net bir şekilde kavramaları mümkün olmaz. İçsel ve dışsal duygusal bağlantılarının kesintiye uğraması da ne kendilerini ne de başkalarını gerçekten kavrayamamaları anlamına gelir. Çevrelerini travmanın ürettiği kendi yanıltıcı aynalarıyla yaşarlar.