Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu

Taner Akçam

Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu Gönderileri

Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu kitaplarını, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu sözleri ve alıntılarını, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu yazarlarını, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cumhuriyet , kendisini bir arınma bir temizleme olarak anlamaktadır .
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Tıpkı işkence yapmanın doğru olup olmadığı tartışmasını işkence görenin kişiliğine bağlamak gibi bir şeydir bu . İşkence konusunda ki tavrımızı, işkence gören kişinin niteliğine ve yaptıklarının neler olduğuna göre mi belirleyeceğiz ?
Sayfa 187Kitabı okudu
Ulusal kimliğimizin kıvanç duyduğumuz, kendisi ile ö­vündüğümüz yanlarından birisi de elbette, bize bu bağımsızlığı sağlayan Kuvayi Milliye birliklerini örgütlemiş olmamızdır. Her ulus kendisinin bağımsızlığını sağlayan ilk birlikleri idealleştirir, göklere çıkarır (...) Fakat bu birliklerin kimlerden ve nasıl oluştuklarına özellikle Ermeni katliamı açısından yaklaşıldığında ortaya çıkan tablo tek kelimeyle şok yaratmaktadır. Katliamın tartışılmasından kaçılmasının önemli sebeplerinden birisi budur: Çünkü ideal olarak aldığımız Kuvayi Milliyemize, geçmişimize ve en önemlisi kendimize karşı olan inancımızı kaybetmek durumuyla karşı karşıyayızdır. Kuvayi Milliye birliklerinin önemli bir kısmı Ermeni katliamlarını düzenleyen kişilerce kurulmuştur. Kırımı düzenleyen Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri Kuvayi Milliye bir­liklerinin çekirdeğini oluşturmuştur. "Bu çeteler ulusal direniş hareketinin ilk evresinde, düzenli ordu hala güçsüzken ... önemli bir rol oynadılar. Bunlar çokluk, savaş sırasında Rumların ve Ermenilerin tehcirindeki rollerinden ötürü aranan saklanmış eski İttihat ve Terakki Cemiyeti fedaileri ve Teşkilat-ı Mahsusa ajanları tarafından idare ediliyordu."
Sayfa 153Kitabı okudu
Türk Kurtuluş Savaşı'nın kendisi hakkındaki en büyük iddiası, emperyalizme, kendisini parçalamak ve işgal etmek isteyen yabancı güçlere karşı verilmiş olduğudur. Oysa, eldeki mevcut kaynaklara bile eleştirel bir bakış gösterecektir ki, Kurtuluş Savaşı "işgalcilere değil, azınlıklara karşı bir savaştır."
Sayfa 150Kitabı okudu
Okunası
Büyük bir imparatorluğun ağır ağır durdurulamaz çöküşü, geçmişin altında ezilmek, yenik çıkılan savaşlar, aşağılanan ve onuruyla oynanan bir topluluk; sürekli değer kaybı, o büyük geçmişin bir daha kurulmasının giderek hayal olması; fakat bunu bir türlü kabul edememe, içinde bulunulan durumu hazmedememe ve nihayet toplu kıyım... Cumhuriyet'in yeni bir doğum, bir "sıfır" noktası olduğu üzerine aşırı vurgunun nedeni bu tablodur. Cumhuriyet tüm bu kara tabloyu birden silmiş yok etmiştir. Bunun bir toplum için getirdiği rahatlama çok önemlidir. Kendisini büyük bir kabustan, son derece tehlikeli, ölümcül bir hastalıktan kurtulmuş iyileşmiş his­setmektir. Ermeni katliamını tartışmaktan kaçmakta bu ruh halinin bir payı olduğunu düşünüyorum. İyileşme ümidi olmayan bir hastalıktan mucize kabilinde kurtulmuş birisine hastalığın geçmediğini, devam ettiğini söylemek, onu yeniden o kabusları yaşamaya davet etmek ne tür bir reaksiyon yaratır? Ermeni sorunundaki hassaslığın bir nedeni de burada yatıyor gibi geliyor. O, çöküş, onurumuzla oynanma; küçük düşürülme döneminin üzerine değil düşünmek, hatırlatılmasını bile istemiyoruz. Çünkü "iyileştiğimize" inanıyoruz. Ama asıl sorun da burada değil mi? Eğer "iyileşmişsek", o kabustan çıkmışsak niye üzerine rahat konuşmayalım. Burada ileri sürdüğüm de budur: Biz henüz "iyileşmedik ve Ermeni kırımı üzerine açıkça konuşmadıkça da iyileşme şansımız çok zayıftır.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
... özellikle Cumhuriyetin tarihi bilinçlerden silme ve yeni bir tarih yaratma arzusu sonucu artık geçmişi olmayan bir topluluk haline getirilmiş durumdayız. Toplum olarak bugün artık hafızamızın, tarih bilincimizin sınırları, kendi yaşadıklarımız ve ailelerimizin aklardıkları ile sınırlıdır.
Sayfa 147Kitabı okudu
Sonuçta karşılıklı olarak birbirini besleyen garip bir kültür oluşmuştur. Bir tarafta devlet, yazılı hukuk kurallarını hiçe saymakta, kendi kanunsuz eylemlerini, "işi kitabına uydurarak" yürütmektedir. Diğer taraftan devletin bu tür davranışlarını bilen yönetilenler, bu davranışı desteklemeseler bile, karşı çıkmak yerine, değiştiremeyecekleri inancıyla, "işi idare etme" yolunu tercih etmektedirler. Böylece devletin her türlü kanunsuz eylemine karşı açıktan tavır almak yerine," kayıtsız kalma", "idare etme" kültürü yerleşmiştir.
Sayfa 139Kitabı okudu
Ermeni katliamı, ırk olarak Ermenilerin toptan yok edilmesini amaçlamamaktaydı. Amaç, Türklerin, kendilerini yok olma noktasına geldiklerini hissettikleri bir anda, ellerinde kalan son toprak parçasını tutmak amacıyla, tehlike olarak görülen bir ulusal azınlığın sayısını "problem olmayacak" bir boyuta indirmekti.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Tüm tehcir eylemi sonucu ne kadar insanın öldürüldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Bilinen, savaş öncesi Osmanlı topraklarında, Ermeni kilisesine göre 2.1 milyon, Türk kaynaklarına göre 1.3 milyon olarak bildirilen Ermeni nüfusundan geriye son derece küçük sayıda bir insan grubunun kaldığıdır (...) 1919 yılında İstanbul'da İttihat ve Terakki önderlerinin yargılanmalarında ölü sayısı 800.000 dolaymda verilmektedir. Lepsius ise bir milyon dolayında ölüden bahsetmektedir. Konuya iliskin verilen diger rakamlar 600.000-1.5 milyon arasında değişmektedir.
Sayfa 111Kitabı okudu
Osmanlı dostu Macar Şarkiyatçısı, Vambery'nin aktardığına göre, Abdülhamit'in Ermeni politikalarını belirleyen lzzet Paşa, Ermeni probleminin ortadan kaldırılmasının yolunu, Ermenilerin ortadan kaldırılması sorunu olarak görmekte­dir
Özetle sürekli toprak kaybeden, parçalanarak dağılmanın eşiğine gelmiş bir İmparatorlugun üyeleri, içinde bulundukları yalnızlık, korku ve yok olma psikozu ile Hıristiyan azınlıkların ulusal-demokratik taleplerini, varlığını yok etmeye yönelik tehditler olarak kavramışlar ve öyle de yaklaşmışlardır. Bunun sonucu olarak, ulusal taleplerin üstüne, "var olma ya da yok olma" savaşı yürütmek zihniyetiyle gitmişler ve bastırılmaları son derece kanlı olmuştur.
Ulusal önderimiz şunları söylerken sanki ulusumuz adına konuşuyor gibidir: "Memleketimizde yaşayan Hıristiyan unsurların başına ne gelmiş ise kendilerinin ... ayrıcalıklarını kötüye kullanarak vahşi biçimde izledikleri ayrılık politikasının sonucudur."
Türk ulusal kimliginin bünyesinde var olan saldırgan eğilimler gıdasını önemli ölçüde, bu "küçük düşürülme", "onuruyla aynanmış olma" ruh halinden almaktadır. Güçlü bir düşman tarafından sürekli izzet-i nefsiyle oynanan bir topluluk elbetteki bu düşmana karşı kin ve nefret duygularıyla dolacaktı. Kendisini bu duruma düşüren Batılı güçlere karşı çıkamayan Türkler içlerinden atmak zorunda kaldıkları, kin ve nefreti üzerine boşaltacakları daha zayıf güçleri aramışlardır. Bunlar da Hiristiyan azınlıklardan başkası ol­mamıştır.
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.