Mustafa Kemal Paşa'ya doğru, kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazi odada, bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu.
Tarihimizde, aptal, sarhoş ve kötü padişahlara tesadüf edilmemiş değildir. Fakat Osmanlı hanedanından hiçbiri (Vahdeddin) sırf kendi kudreti ve rahatı için memlekette bir yabancı egemenliği istemiş değildir.
"Bu adam İngiltere'nin Yakınşark'taki alakasızlığından bahsettikten sonra dedi ki: 'We have bitten off more than we can chew already.'
Bu General Long idi. Yüzündeki mert ifade kendisine bir şey söylememe mani oldu. Fakat içimden diyordum ki: "Türkiye sahiden çiğnenemeyecek kadar büyük lokmadır. İngiltere, lokmanın kenarlarını Yunanistan'a çiğnetmek istiyor."
"Fakat ben biliyordum ki, bu şüphe karşısında, onlar belki de, kendilerine hiç güvenmeyecek, inanmayacak olan insanlar için hür bir memleket kurmak istiyorlardı."
"İngilizlerin bizi bu vaziyete sokmalarına şükredelim."
"Niçin Arslan Kaptan?"
"Çünkü, Hemşire, biz çabuk inanan, yufka yürekli insanlarız. Bize iyi muamele etselerdi, onlara inanır, belki istiklalimizi de kaybederdik."
Mustafa Kemal Paşa deniz fenerlerini hatırlatıyordu. Işık sağladığı zaman göz kamaştıracak kadar parlak, fakat ışık söndüğü zaman bir şey görmek ihtimali yok.
Padişah kendine kuvvet verebilecek herhangi bir yabancı devletle birleşmek istiyor, bilhassa İngilizlerin himayesine taraftar oluyordu. Tarihimizde, aptal, sarhoş ve kötü padişahlara tesadüf edilmemiş değildir. Fakat Osmanlı hanedanında hiçbiri sırf kendi kudreti ve rahatı için memlekette bir yabancı egemenliği istemiş değildir.
"Ingilizlerin bizi bu vaziyete sokmalarına şükredelim."
"Niçin Arslan Kaptan?"
"Çünkü, Hemşire, biz çabuk inanan, yufka yürekli insanlarız. Bize iyi muamele etselerdi, onlara inanır, belki istiklalimizi de kaybederdik."
İdealistler için insan unsuru kadar önemli bir şey yoktur. Bu unsur ortadan kalkar kalkmaz, onlar dünya için bir tehlike teşkil ederler. Çünkü, bu âlem sırf onların ideali için yaratılmış değildir.