Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Uygarlığı

Metin Aydoğan

Türk Uygarlığı Gönderileri

Türk Uygarlığı kitaplarını, Türk Uygarlığı sözleri ve alıntılarını, Türk Uygarlığı yazarlarını, Türk Uygarlığı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atasözü haline gelen 'il mi yaman, bey mi yaman' özdeyişi, egemenliğin hakanda olmayıp, il'de yani halkta olduğunu gösteren bir tümcedir.
Türklerde, erkek gibi kadınlar da son derece cesur ve savaşçıdır, öylesine ki ;kollarını güçlendirmek, iyi ata binmek ve ok atabilmek için sağ göğüslerini keserler. Diğerini kesmemelerinin nedeni, çocuklarını emzirebilmek ve büyütebilmek, böylece nüfus artışını ve kuşakların sürmesini sağlayabilme amacıdır.
Reklam
Öleni görüyor, üç dakika sonra öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Kur'an okuyup şehadet getirerek Cennet'e girmeye hazırlanıyor. İşte Türk askerindeki üstün ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike değer örnek. Emin olunmalıdır ki, Çanakkale Savaşlarını kazandıran, bu yüksek ruhtur.
"Dişliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik.. Savaştık ve her şeyi yeniden elde ettik.. Babalarımızın, dedelerimizin kazanmış olduğu halkın adı sanı, yok olmasın diye.. Ölesiye çalıştım.. Ey Türk Oğuz beyleri, ey millet dinleyin. Üstte gök çökmezse,altta yer delinmezse, ülkeni ve devletini artık kim bozabilir? ".
Türk unsurunun baskı altına alınması, Osmanlı devletinin imparatorluğa evrilmesiyle başlamıştır. 2.Mehmet döneminde, devlet imparatorluk haline gelmiştir. Her imparatorlukta olduğu gibi, yönetimi elinde bulunduranlar, iktidarları için tehlike oluşturacak asal unsura (Osmanlıda Türkler) baskı uygulamak zorundaydı. Tahta kendileri dışında ancak onlar seçenek oluşturabilirdi.Fatih'in Türkleri devletten uzak tutması ve kardeş öldürme yasasını çıkarmasının nedeni buydu.
Osmanlı İmparatorluğu kuşkusuz bir Türk devletidir. Ancak, devleti yönetenlerin(ilk yüz elli yıl dışında), Türklere ve Türklüğe karşı tutumu, tam anlamıyla bir kendini inkar durumudur. 2.Murat'tan sonra devlet yönetiminde giderek yaygınlaşan bir yabancılaşma başlamış, 2.Mehmet (Fatih) ile yayılmış, 1.Selim'in(Yavuz) hilafeti İstanbul 'a getirmesinden sonra yoğunlaşmıştır. Bu tarihten sonra Türk kimliğini devlet değil, devlete rağmen halk yaşamıştır. Türk halkı bu doğal eylemi nedeniyle ağır bedel ödemiş ve devletçe ezilip horlanmıştır. Devlet kadrolarında yer verilmemiş, ümmetçilikle biçim verilen siyasi düzen, toplumu ayakta tutan Türk unsurunu toplum yaşamında yok saymış, onu yalnızca vergi ve askerlik için kullanmıştı.
Reklam
338 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
689 günde okudu
Bu kitapta, Türklerin dünya tarihine bıraktığı etkiye ve Batılı tarihçilerin bunu, birbirleriyle yarışarak, nasıl küçültmeye çalıştıklarına şahit olacaksınız. Sömüren devletlerin, diğer dünya ülkelerinin tarihlerini çarpıtarak, ulusal bütünlüklerine saldırarak, nasıl sömürdüğünü okuyacaksınız. Kazılarda bulunan yeni kanıtlar ve artık okunabilen yazıtlar sayesinde, dünya tarihinin yeniden yazılması gerektiğine inanacaksınız. "Barbar ve göçebe Türkler, uygarlıkta ne başarmış olabilir ki" diyen, Batı kafasına verilecek kanıtlara dayalı yanıtlarınız olacak. Tarih boyunca, dünyanın çeşitli yerlerinde parlayıp sönen uygarlık ışığını, Türklerin, iklim değişiklikleri nedeniyle, Asya, ve Avrupa kıtalarının değişik yerlerinde, defalarca parlattığını anlayacaksınız. Moğol, Arap, Çin ve Avrupa uygarlıklarında Türklerin etkisinin büyüklüğüne şaşıracaksınız. Ve bunları okurken, Türkleri "çadır ve attan başka birşeyi olmayan göçebe çobanlar" olarak küçültmeye çalışan "uygar" Batı'nın, tükenen çabalarına güleceksiniz. Ve dahası Türkçe'ye saygınız bir kat daha da artacak, tarihte yapılan hatalara ve sonuçlarına şaşıracak, Türk uygarlığının başyapıtlarını tanıma olanağı bulacaksınız. Son olarak, Türk Töresi'nin, uygulandığında, günümüz küreselleşme ve sömürü düzeninin panzehiri olabileceğini düşüneceksiniz.
Türk Uygarlığı
Türk UygarlığıMetin Aydoğan · Umay Yayınları · 200610 okunma
Kaşgarlı Mahmut, ünlü kitabı Divan-u Lügat-it Türk'te Hz Muhammed'in, Türkler'le ilgili görüşlerini içeren iki hadis'ini aktarır. Birinci hadis'te, "kıyamet belgelerinden", bunların "ahir zaman karşılıklarından" ve "Oğuz Türkler'inin ortaya çıkacağından" söz edilir ve şöyle söylenir: "Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek bir egemenlik vardır". Türkler'in İslam'ı dünyaya yayacağını belirten ikinci hadis ise şöyledir: "Yüce Tanrı, 'benim bir ordum vardır, bu orduya Türk adını verdim, onları Doğu'ya yerleştirdim, bir millete kızarsam, Türkleri onların üzerine musallat kılarım' diyor. İşte bu, Türkler için bütün insanlara karşı üstünlüktür. Çünkü, Tanrı onlara ad vermeyi, kendi üzerine almıştır; onları yeryüzünün en yüksek yerine, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiştir ve onlara 'kendi ordum' demiştir".
Sayfa 287Kitabı okudu
19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde , 465 Amerikan, 83 İngiliz, 72 Fransız, 44 Rus, 24 İtalyan, 7 Alman, 7 Avusturyalı ve 3 Yunan olmak üzere, toplam 705 misyoner okulu açılmıştı.
Sayfa 149Kitabı okudu
Roper ASW adlı bir Amerikan araştırma kuruluşunun, 2003 yılında, dünyanın değişik ülkelerinde yaptırdığı bir araştırma, "kendi kültürüne bağlılık eğiliminin, Türklerde 78%" olduğunu ortaya koymuş, bu denli yüksek bir oran, araştırma yapanları bile şaşırtmıştır.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Türk toplumunda binlerce yıla dayanan müzik tutkunluğu ve bu tutkunluğun sosyal bir alışkanlık halinde kuşaktan kuşağa geçmesi, çok eski ezgilerin bile yitmemesine ve günümüze dek gelmesine neden olmuştur. Bu şaşırtıcı bir durumdur; hemen hiçbir toplum, eski ezgileri Türkler kadar koruyup güncele taşıyamamıştır. Örneğin eski Yunan ve Roma'dan günümüze hiçbir ezgi gelememiştir. Hiçbir kayıt cihazının olmadığı bir ortamda, şarkı ve türkülerin sazdan saza, sözden söze bugüne aktarılması, elbette gelişkin ve yaygın bir müzik kültürünü gerekli kılar.
Sayfa 137Kitabı okudu
Batılı ve Arap tarihçilerinin büyük bölümü; tarih boyunca kurulmuş olan Türk devletlerinde gelişen bilim ve kültürü, Türk uygarlığının ürünleri olarak görmek istemezler. Kanıtlanmış tarihsel gerçekler ortada durmasına karşın, yaratılan kültürel değerlerin, "Türklerin boyunduruk altına aldığı yerel halklar" tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerler. Onlara göre Anadolu Türk sanatı Bizans uygarlığının, Maveraünnehir, Horasan ya da Mezopotamya sanatı, tümüyle Arap-İran kültürünün; Türk-Hint İmparatorluğu'nun yarattığı eserler ise Hint uygarlığının eserleridir. Suriye'deki Şam Süleymaniye Külliyesi, Kahire'deki Mehmet Ali Camisi, Hindistan'daki Tac Mahal ve İnci Camisi Türk eserleri değildir; bunlar Türk mimar ve ustalarınca yapılmamıştır, Türkler böyle şeyler yapamazlar... Söylenenler bunlardır.
Sayfa 125Kitabı okudu
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.