Gözle kulak onca birer yalan kovuğuydu. Yalanlar bize bu dört kapıdan girerdi. Fakat el... fakat lamise, hiç dolma yutmazdı. Bütün hurafeler, batıl itikatlar dimağımıza hücum için gözle kulağa koşardı.
"Türkçe reçete olur mu hiç?"
"Niçin olmasın?"
"O halde siz de demek mutaassıp Türkçülerdensiniz!"
"Hayır."
"Eey, niçin Türkçe yazıyorsunuz?"
"Yapacak eczacı belki Fransızca el yazısı okuyamaz." diye...