Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkçülüğün Esasları

Ziya Gökalp

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Şah İsmail'in dedesi olan Şeyh Cüneyd, oğuz boyları arasında Oğul mu önce gelir, yoksa sahabeler mi diyerek propaganda yapıyordu. Oğuz boyları, Oğuz Han'ın çocukları ve Kayılar'ın amca oğulları değil miydiler? Nasıl oluyordu da, padişahın Enderun'dan çıkan devşirmelerden oluşan sahabeleri (yakın adamları) bunlara tercih ediyordu. O tarihteki halk şeyhleri, Türklerin o zamanki ezilmişliklerini geçmişte Ehl-i Beyt'in (Peygamber Soyu) uğramış olduğu ezilmişliğe benzetiyorlardı. O zaman, Türkmenlerin büyük bir kısmı, bu benzeyişe aldanarak, baba ocağından ayrıldılar; kendi kendilerine arı bir edebiyat, ayrı bir felsefe, ayrı bir tapınak yaptılar.
Türkçe...
Bundan on beş yıl önce, yurdumuzda yanyana iki dil yaşıyordu; Bunlardan birincisi, resmi bir değere sahipti ve yazıyı tekeline almış gibiydi. Buna Osmanlıca adı veriliyordu. İkincisi, yalnız halk arasında konuşulmak zorunda kalmış gibiydi. Buna da, küçümseyerek, Türkçe adı veriliyordu ve aşağı tabakaya özel bir argo sanılıyordu. Halbuki, asıl doğal ve gerçek dilimiz bu idi. Osmanlıca ise, Türkçe'nin, Arapça'nın ve Acemce'nin dilbilgisi, söz dizimi ve sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş yapay bir karışımdan ibaretti.
Reklam
Eğer, bir millet milli zevkinden uzak düşmüşse sanat alanında yaptığı şeyler hep basit taklitlerden ibaret olur. Osmanlı şairleriyle, yazarları buna örnektir. Çünkü onlar milli zevki tümüyle kaybetmişlerdir. Yazdıkları şeyler, ya acem taklitlerinden veya Fransız taklitlerinden ibaretti. O halde estetik alanında yükselmek isteyen bir millet, her şeyden önce milli zevkini bulmağa çalışmalıdır.
Türk tarihi, baştan başa, ahlaki erdemlerin sergisidir. Türklerin yenilmiş milletlere ve onların milli ve dini varlıklarına dini ve sosyal özerkliklere vermesi, her türlü takdirin üstündedir. Fakat,bu iyiliğe karşı,yenilmiş milletler cömert Türklerden almış oldukları bu izinleri Türklerin aleyhine çevirerek, kapitülasyon adı verilen zincirlerle Türkleri bağlamağa ve boğmağa çalıştılar. Bu iki türlü hareket, iki tarafında ahlaki davranışını gösterdiği için, son derece karakteristiktir.
Türkçülük nedir?
Ruhumuzun normal bir halde bulunabilmesi için fikirlerimizin hislerimize tamamıyla uygun olması lazımdır. Fikirleri hislerine tevafuk ve istinat etmeyen bir adam ruhen hastadır. Böyle bir adam hayatta mesut olamaz. Mesela hissen dindar olan bir genç kendisini fikren dinsiz telakki ederse ruhu bir muvazeneye mâlik olabilir mi? Şüphesiz, hayır! Bunun gibi her ders hisleri vasıtasıyla muayyen bir millete mensuptur. Bu millet, o ferdin içinde yaşadığı ve terbiyesini aldığı cemiyetten ibarettir. Çünkü bu fert, içinde yaşadığı cemiyetin bütün duygularını terbiye vasıtasıyla almış, tamamıyla ona benzetmiştir. O halde bu fert ancak bu cemiyetin içinde yaşarsa mesut olabilir. Başka bir cemiyetin içine girerse dâüssilaya uğrar, hastalanır, hissen müşterek bulunduğu cemiyetin içine gitmek için hasret çeker. O halde bir ferdin istedigi zaman milliyetini değiştirebilmesi kendi elinde değildir. Çünkü milliyet de harici bir şeniyettir. Insan milliyetini cehaletle tanıyamamışken sonradan taharri ve tahkik vasitasiyla keşfedebilir. Fakat bir firkaya girer gibi sırf iradesiyle şu yahut bu millete insitap edemez.
Sayfa 29
Son söz
Ey bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması seni bekliyor.
Sayfa 207
Reklam
Ahh bu gereksiz kutsallaştırdıklarımız...
Biz de Türkçülüğümüzü ve Müslümanlığımızı korumak şartıyla Batı Medeniyeti'ne kesin olarak giremez miyiz? Batı Medeniyeti'ne girmeğe başladığımız günden beri, değiştirdiğimiz şeyleri inceleyelim. Bakalım bunlar arasında dinimize, milliyetimize ait şeyler var mı? Mesela, Rumi takvimi bırakarak bunun yerine Batı takvimini aldık. Rumi takvim bizim için kutsal bir şey mi idi? Rumi takvim, Rumlara yani Bizanslılara aittir. Bunu kutsamak gerekirse, onlar kutsamalıdırlar.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.