Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye İşçi Partisi ve Kürtler

Tarık Ziya Ekinci

En Yeni Türkiye İşçi Partisi ve Kürtler Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Türkiye İşçi Partisi ve Kürtler sözleri ve alıntılarını, en yeni Türkiye İşçi Partisi ve Kürtler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aylık Ötüken dergisinin 1967 Nisan sayısında bir yazar Doğu’da yaşa­yan vatandaşlarımız için; “Kürtler Türk Milletinin başını belaya sokma­dan, kendileri de yok olmadan çekilip gitsinler. Nereye mi? Gözleri nere­yi görür, gönülleri nereye çekerse oraya gitsinler. İran’ a, Pakistan’a, Hin­distan’a, Barzani’ ye gitsinler. Birleşmiş Milletler’e başvurup Afrika’da, yurtluk istesinler. Türk ırkının aşırı sabrı olduğunu, fakat ayranı kabardı­ğı zaman kağan arslan gibi önünde durulmadığını, ırkdaşları Ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin ” diye yazmaktadır.
DP iktidarının dayanağı olan büyük toprak ağalarının güçlenmesi için alman tedbirler Doğu’daki sosyal dengesizliği büsbütün arttırmıştır
Reklam
ırkçı-Turancı yazar Nihal Atsız’ın Ötüken Der­gisi'nde çıkan “ Kürtler ve Komünistler” başlıklı yazısından “ Bugün Tür­kiye’de Türklüğe ve dolayısıyla Türk Bayrağı’ na düşman üç zümre vardır: Moskofçular, Kürtçüler ve siyasi ümmetçiler” diyerek başlayan bölüm alıntılanmış ve yazının devamında Malatya’nın bir köyünde Atatürk’ün büstüne saldırıda bulunan kişi hakkında yazarın yaptığı şu değerlendirme­ye yer verilmiştir. “...Bu kişinin bir Kürtçü olma ihtimali üzerinde ısrarla durmak ve ciddi tedbirler almak lâzımdır. Unutmamalıdır ki, Kürtçüler, Büyük Millet Meclisi’ ne girmiş, o ahım şahım Kürtçe ile dergiler yayınla­maya başlamışlardır. Kürtçüler, Kürtlüklerini Türklük aleyhine bir eda ile söylemekten çekinmeyecek duruma gelmişlerdir. Bazı Kürtler, öğrenci derneklerinde önemli yerlere geçmişlerdir.” Nihal Atsız anılan yazısında Şeyh Said Ayaklanması’nı ve Said-i Kürdi hareketlerini dile getirdikten sonra devletin uyanık olmasını “ Kürt asıllıların kritik noktalara getirilme­mesini” istemekte ve “...Kürtler, mevcut nispetindeki akıllarını başlarına derlemeyerek yabancı kışkırtıcılara oyuncak olmakta devam ederler ve Kürt devleti hayali ardında koşarlarsa nasipleri yeryüzünden kazınmak olacaktır. Türk ırkı oluk gibi kanı ve sayısız emeği pahasına yurt edindiği Türkiye’ ye göz dikenleri ne yapacağını göstermiş... 1915’te Ermenileri, 1922’ de Rumları bu ülkede yok etmiştir” diyerek Kürtlere gözdağı ver­mektedir.
“ Milli Yol Dergisi” yazarı ırkçı-Turancı İsmet Tümtürk’ün “ Doğunun Derdine Çâre” başlıklı yazısından bir alıntı yapılmıştır. Bu alıntıda yazar “ Doğu, jandarma ve devletin kontrol edemediği sahipsiz bir toprak, bir yol geçen hanı gibidir. Orada yalnız devlet nizamı değil, Türk­lük de eğretidir, daha doğrusu yok gibidir. (...) Oralara boşuna para akı­tıldığını” yazmaktadır. “ Halbuki bütün bu durumun çaresi vardır. Keskin kılıç gibi müessir, KristofKolomb’un yumurtası kadar açık ve kolay bir ça­re... Oraya Kazak-Kırgız göçmenlerini, silahlarıyla ve aşiret teşkilatlarıyla, olduğu gibi yerleştirmek tek çözümdür.” diye ekliyor. Yazar, yazısına “ sert iklimde yaşamaya ahşık, çelik disiplinli ve savaşçı Kazak Türklerinin ancak Kürtleri söküp atabileceğini” eklemeyi de unutmamıştır.
Halbuki ağalar ve onların sözcüleri toprak reformunu değil, ağız birli­ğiyle tarım reformunu savunuyorlar. Büyük mülklere dokunmayacağız. Köylüyü, yani ağaları, krediyle, traktörle, biçer-döverle donatacağız. Böylece üretim çoğalacak ve köylünün geliri artacak!. . diyorlar. Ama sen de iyi bilirsin ki, ağalar kendi kendilerinden söz ederken hiçbir zaman ‘ağa ’ demezler. Köylü derler. Ağalıklarını senin masum ‘ köylü’ adm altında giz­lerler. Gene iyi bilirsin ki, toprağa kim sahipse ürünü de o alır.
TİP, ancak, 1963’ten itibaren dışa açılmış ve Anadolu’da örgütlenme çalışmalarını başlatmıştı. Bu arada, ordu içinde oluşacak bir kadro ile ‘devrim’ yapmayı plânlayan YÖN hareketi ve onunla bağlantılı olarak gelişen ‘Çalışanlar Partisi’ giri­şimine ve Sosyalist Kültür Derneği’ne karşı ideolojik bir mücadele verme­si de gerekiyordu.
Reklam
NATO’nun sol düşmanlığı bağlamında geliştirdiği bir diğer strateji de, üye ülkelerde komünist ve sol nitelikli bağımsızlık hareketlerinin öncü kadrolarını tasfiye etme amacı üzerine kurulmuştu. Bu çerçevede, NATO üyesi her ülkede, Amerikan üsleri ve istihbarat örgütleriyle askeri tesisler yanında, sol örgüt ve bireyleri pasifize etmekle görevli gizli örgütler ku­ rulmuştu. Gladio ya da Özel Harp örgütleri olarak anılan, NATO’yla bağlantılı bu yasadışı örgütler, tehdit, kundaklama, sabotaj, adam kaçırma ve cinayet işlemek suretiyle sol örgütleri budayarak çalışamaz bir duruma getirmekteydiler.
Kürt sorunu ilk defa TİP tarafından, Genel Başkan Mehmet Ali Aybar’ın, 1963’de Gaziantep’te yapılan Genel Yönetim Kurulundaki açılış konuşması ile Türkiye’nin gündemine getirildi.
Türkiye tarihinde, saptadığı gerçekçi bir strateji ile hem varlığını koruyan hem de Türkiye’nin siyasal yaşamında etkili ve belirleyici bir işlev gören ilk sosyalist parti Türkiye İşçi Partisidir.
Marksizm diyalektik maddecilikten yola çıkarak toplumu anlamayı ve değiştirmeyi hedefleyen bir bilimdir. Tüm diğer bilimsel disiplinler gibi onun da sürekli bir gelişim ve değişim içince olması doğaldır.
Reklam
Baskı altındaki ulusal ve kültürel toplulukların demokrasi mücadelesi konjonktüreldir. İşçi sınıfının sosyalizmi amaçlayan köklü mücadelesi ile aynı derinlik ve kararlılıkta değildir. Diğer bir anlatımla da bu mücadele üretim araçları mülkiyetinin toplumsallaştırılması ve sosyalizmin kurulması perspektifini amaçlayan bir mücadele değildir.
Demokrasinin kazanılmasında etkili olan bir diğer güç de baskı altındaki ulusal toplulukların yürüttükleri özgürlük mücadeleleridir.
Milli Demokratik Devrim tezi Leninist bir tezdir. Burjuva devrimlerinin tamamlanmadığı toplumlarda, işçi sınıfı ideolojisiyle donatılmış ve sosyalizm perspektifine bağlı demir disiplinli devrimci bir partinin zor kullanarak iktidara gelmesini amaçlayan bir sol siyaset stratejisidir. Milli Demokratik Devrim siyasetini temsil eden işçi partisinin iktidarında önce burjuva devrimlerinin tamamlanması, sonra da sosyalizme geçilmesi öngörülür.
Türkiye’nin emperyalist blokta bütünleşmesi, ABD’nin istemi doğrultusunda bir politik yapılanmayı da gerekli kılmaktaydı. Bu nedenle, Türkiye, 1945’ten başlayarak çok partili döneme girmiştir.
Yeni cumhuriyet, asker-sivil bürokrasinin öncülüğünde, Anadolu eşrafının desteğiyle kurulmuştur. Türkiye toplumunda burjuva sınıfı olmadığı halde, yönetimdeki öncü kadronun tercihleri doğrultusunda, Batı tipi bir burjuva devlet düzeni örnek alınmıştır.
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.