Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı

William Hale

Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı Gönderileri

Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı kitaplarını, Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı sözleri ve alıntılarını, Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı yazarlarını, Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
bitirirken;
Özetle, 2009 yılının başında, AKP bir yol ayrımında görünmektedir. Ya nihai AB üyeliği hedefini sebatla izleme konusundaki eski reform politikasına geri dönebilir, ya da devlet seçkinleriyle uzlaşıp, belki küçük iyileştirmelerle yetinerek, statükoyu kabul edebilir. Her iki strateji de ciddi tuzaklar içermektedir. Birinci yol, ordu ve yargı gibi kurulu devlet düzeni unsurlarıyla yeniden çatışmaya götürebilir; hatta belki yeni bir kapatma davası bile açılabilir. İkincisi, partinin nispeten daha güvenli sularda seyretmesini sağlayabilir; ancak bu yolda da, başlangıçtaki canlılığını kaybederek DP, AP ve ANAP geleneğinde alışılagelmiş bir merkez sağ partiye dönüşme ve sonunda seçmen desteğinin büyük bir bölümünü kaybetme riski vardır. Kedinin hangi yöne atlayacağı henüz belli değildir. Açıkçası, geleceği pek belli olmasa bile, AKP hikâyesi sona ermiş olmaktan uzaktır.
Sayfa 252Kitabı okudu
Tayyip Erdoğan halkın uyanışının bir sembolü, mütevazı bir kökenden gelen, inançlarından ötürü hapis yatmış olan ve sonra da kurulu devlet düzenine karşı başarılı bir mücadele başlatan, “bir halk adamı” imajı yaratabilmiştir.
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
yabancı yatırım fonları, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalardan yüz çevirdiği için, 2008 yılında lira, dolar karşısında yaklaşık yüzde 30, Avro karşısında yaklaşık yüzde 20 değer kaybetti.
Sayfa 189Kitabı okudu
yerel yönetici kurnazlığı
2000 yılına kadar, nüfus sayıma beş yılda bir daha sonra on yılda bir) yapılıyordu; sayım günü bütün vatandaşların evlerinde oturması gerekiyordu; veriler, yerel kamu görevlileri tarafından toplanıyordu. Fakat, pek çok yerde yerel yöneticinin, hükümetten daha fazla ödenek alabilmek amacıyla rakamları şişirdiği anlaşıldı. Dolayısıyla sayım sonuçları gerçek nüfusu olduğundan fazla gösteriyordu. 2006 yılında, adrese dayalı kayıt sistemi getirildi, her adreste oturanlar vatandaşlık numaralarına göre kaydedildi, böylece fazla ya da eksik kayıt ortadan kaldırıldı. Ocak 2008'de yayımlanan sonuçlara göre, 31 aralık 2007 itibariyle toplam nüfus 70,6 milyonun hemen altında idi, oysa eski verilere göre yapılan hesaplamalarda, 2007 yılı ortasında nüfus 73,9 milyon civarında bulunmuştu.
Sayfa 176Kitabı okudu
27 Nisan ve 28 Şubat'ın siyasal ortamı
Geçmişe bakıldığında, 2007 yılında yaşanan deneyimler, silahlı kuvvetlerin en yüksek kademesinde ciddi bir siyasal kavrayış eksikliği olduğunu ve kamuoyunun yanlış yorumlandığını gösterdi. Eğer 27 Nisan “e- muhtırası”ndan sorumlu olanlar, doğrudan bir hükümet darbesine başvurmaksızın cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu etkileyebileceklerini ciddi
Sayfa 163Kitabı okudu
korgeneral galip mendi'den Ergenekon ziyareti
Istisna olarak, 3 eylül 2008 tarihinde, Kocaeli Garnizon Komutanı, Kocaeli'de tutuklu bulunan Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'u ziyaret etti; fakat Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan bir duyuruda, “Türk Silahli Kuvvetleri'nin yargıya tam bir saygı ve güven beslediği” savunuldu. Başbakan Erdoğan da ziyaretin tamamen "insani bir güdü" olduğunu belirtti
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Tayyip Erdoğan'ın 2002'de ileri sürdüğü gibi, “ordu yalnızca siyasal bir boşluk olduğu zaman siyasete müdahale etmiştir; ordu siyasal irade zayıf olduğu için az çok genişletilmiş bir rol oynamıştır”.
Sayfa 139Kitabı okudu
etkin, caydırıcı, saygın!
Haziran 2008'de Metropoll Araştırma Şirketi tarafından yapılan bir kamuoyu yoklamasında, deneklerden devlet kurumlarına duydukları güveni birden ona kadar numaralandırılmış bir ölçek üzerinde değerlendirmeleri istendiğinde, denekler orduya ortalama 8,7 puan vermişlerdir, buna karşılık polisin puanı 7,7, “siyasetçilerin” puanı 4,4 olarak görülmüştür. Bundan önce yapılan benzer kamuoyu yoklamalarında da aşağı yukarı aynı sonuçlar elde edilmiştir.
Sayfa 139Kitabı okudu
28 Şubat ve imam hatip okulları
Silahlı kuvvetlerin desteklediği yeni koalisyon hükümeti, imam-hatip okullarını iki yönden marjinalleştirmeye çalıştı. Birincisi, sekiz yıllık zorunlu eğitimi getirmek suretiyle, bu okulların ve bütün diğer meslek okullarınin ortaokul bölümlerini (altıncı, yedinci ve sekizinci sınıflar) kapattı. İkincisi ve daha önemlisi, üniversite giriş sınavları kurallarini değiştirmek suretiyle, “bu okulların mezunlarının, ilahiyat fakülteleri hariç, üniversitelere girebilmelerini neredeyse imkânsız hale getirdi. 28 Şubat darbesi gerçekleştiğinde, 1996-1997 akademik yılında imam-hatip okulları, 511 502 öğrenciyle doruk noktasına ulaşmıştı . Bu iki belli politikanın sonucu olarak, bu okullardaki öğrenci sayısı, 2002-2003 akademik yılında 64 534'e indi
Sayfa 122Kitabı okudu
akp içindeki koalisyon
AKP'nin 2007 seçimlerindeki aday seçimi, merkeze yaklaşma yolunda bilinçli bir çaba harcandığını düşündürmektedir. Gazetelerde yazıldığına göre milli görüş geleneğinden gelen birçok milletvekili yeniden aday gösterilmemiştir ve halen toplam 341 milletvekili içinde bu gelenekten gelen yaklaşık 90 milletvekili vardır; 100 civarında milletvekilinin liberal bir dünya görüşüne sahip olduğu tahmin edilmektedir. Yaklaşık 70 milletvekili, daha önce ANAP ve DYP gibi merkez sağ partileri temsil etmişlerdir. Yeni AKP parlamento grubu, CHP'nin eski genel sekreterlerinden olan ve yeni AKP kabinesinde kültür ve turizm bakanlığına atanan Ertuğrul Günay gibi, bazı önde gelen eski solcuları da içine almaktadır.207 ANAP ve DYP'nin (yeni adı DP) hemen hemen tamamen tasfiye edilmeleriyle, AKP, siyasal yelpazenin merkez sağına ve merkezine sağlam şekilde yerleşmiş görünmektedir.
Reklam
akp'nin oy tabanı
2002 seçimlerinden önceki bir anket, AKP seçmenlerinin sadece yüzde 27,4'ünün, 1999'da FP'ye oy vermiş olduklarını göstermiştir; şaşırtıcı derecede yüksek olan yüzde 21,9’u MHP'ye, yüzde 9,2’si merkez sağ ANAP'a, yüzde 7,3'ü merkez sağ DYP'ye ve yüzde 6,9'u merkez sol DSP'ye oy vermişlerdir. Benzer şekilde, eski FP seçmenlerinin yüzde 57'si, eski MHP seçmenlerinin yüzde 30,5'i, eski DYP seçmenlerinin yüzde 16,8'i, eski ANAP seçmenlerinin yüzde 16,7'si ve eski DSP seçmenlerinin Şaşılacak şekilde, yüzde 10,8'i, 2002 seçimlerinde AKP'ye oy verme niyetlerini ifade etmişlerdir. 184 Bu bulgular, diğer iki kamuoyu araştırmaları kuruluşunun, ANAR (Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi) ve SAM (Stratejik Araştırma Merkezi), 2002 ekiminde gerçekleştirdikleri anketlerin bulgularıyla da doğrulanmaktadır.185 Öyle görünüyor ki, AKP, eski İslamcı FP seçmenlerinin yarısından fazlasına ek olarak, iki merkez sağ partisinin (ANAP ve DYP) ve aşırı milliyetçi MHP'nin eski seçmenlerinden de büyük ölçüde destek almıştir. Eski FP seçmenlerinin geri kalanı, hâlâ Saadet Partisi (SP) tarafından temsil edilen ve 2002 seçimlerinde sadece yüzde 2,5 oy almış bulunan Erbakan geleneğine sadık kalmış görünmektedir. solcu DSP'nin eski seçmenlerinin yaklaşık yüzde 10'u da, AKP'ye oy verme niyetlerini belirtmişlerdir. Bu bulgular ışığında AKP'nin, eski merkez sağ seçmenleri, ilımlı İslamcıları, ilımlı milliyetçileri, hatta eski merkez solun bir kesimini bir araya getirerek, Özal-ANAP koalisyonunu başarılı şekilde yeniden inşa etmiş göründüğü sonucuna varılabilir.
Geleneksel olarak Batı siyasetteki sol-sağ boyutu, partilerin sosyoekonomik politikalar üzerindeki konumlarıyla ilişkilidir. Sol partiler, üretim araçları üzerinde daha çok kamu mülkiyetini, servetin zenginden yoksula doğru yeniden dağıtımını ve sosyal refah programlarının genişletilmesini, sağ partiler ise bunların aksini savunurlar. İlginçtir ki, Türkiye siyasetinde sol-sağ bölünmesinin önemini vurgulayan çalışmalar, bu politika boyutlarınin hiçbirine değinmeyip, kültürel-dinsel sorunlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.
RP'nin ve şimdi de AKP'nin başarısının sırrı, hem kazananları (yükselen İslami Anadolu burjuvazisi) hem kaybedenleri (işçi sınıfı, yakın zamanlarda şehirlere göç eden yoksul göçmenler) bir araya getiren sınıflararası bir koalisyon oluşturma yetenekleridir.
Siyasal İslamın yükselişinin, İslamiyetin Türkiye'deki sosyal ve ekonomik nüfuzuna zarar vereceğini idrak eden AKP, kendi kendisini mağlup eden başarısından kurtulabilmek için, kendisini 'muhafazakâr demokrat' olarak tanımlamıştır
erdoğan'ın ilk yılları
erdoğan kampanyalarında, meyhaneleri, barları, hatta genelevleri ziyaret etmek gibi, İslamcı bir politikacı bakımından hiç alışılmamış yöntemler kullandı. Ancak bu, o dönemde yenilikçilerin gelenekçilerden ideolojik açıdan daha ılımlı veya liberal oldukları anlamına gelmiyordu. 1990'larda Erdoğan'ın siyasal İslam'a güçlü bağlılığını ifade eden şu sözleri sık sık alıntılanmıştır: “Benim referansım İslam'dır”; “Demokrasi amaç değil, araçtır”, “Bizim getirmek istediğimiz sistem, Allah'ın hükümlerine aykırı olamaz”; “İnsanlar laik olmaz”; “İçkiyi yasakladım, çünkü ben bu toplumun doktoru olduğuma inanıyorum”; “Doğum kontrolüne karşıyım”; “Atatürkçü olmadığımızı her zaman söylüyoruz, ama Atatürk'ün ilkelerini benimsiyoruz”; “Hem laik, hem Müslüman olunmaz”; “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, laiklik elden gidiyor. Yahu, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu! Sen bunun önüne geçemezsin ki”. Yenilikçiler, ancak RP kapatılıp yerini FP aldıktan sonra, daha liberal bir tutum takınmışlardır.
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.