Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'de Laiklik ve İslâm

Umut Azak

Sayfa Sayısına Göre Türkiye'de Laiklik ve İslâm Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Türkiye'de Laiklik ve İslâm sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Türkiye'de Laiklik ve İslâm kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu kitapta Kemalist laikliğin, korku temelli bir İslam algısı ve hafıza siyasetine dayandığı iddia ediliyor.
Laik rejimin savunulması, "gerçek" İslam adına "kötü Müslümanlar"a karşı verilen bir mücadele gibi algılanır.
Reklam
(...)Bernard Lewis, Hıristiyan ve Müslüman deneyimleri arasındaki zıtlığı şöyle açıklar: Müslümanların kendilerine ait herhangi bir laik hareket geliştirmemiş ve hareketin dışarıdan aktarılması girişimlerine de katı bir biçimde karşı çıkmış olmalarının sebepleri, Hıristiyan ve Müslüman tarihleri ve deneyimleri arasındaki zıtlıklarda aranmalıdır. Başından itibaren Hıristiyanlara hem ilkesel olarak hem de pratikte Tanrı ile Sezar'ı ve her ikisinin üstlendiği farklı görevleri ayrıştırmaları öğretilmiştir. Müslümanlar böylesi bir eğitimden geçmiş değildir (2002:103).
Sayfa 14 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İslamcı ideologlar çağdaş laikliği yerli olmayan, marjinal bir ideoloji olarak görüp eleştirirler. Aslında bu İslami eleştiri de Batıyı Müslüman dünyanın "ötekisi" olarak resmeden tersinden bir oryantalizmin (ya da oksidentalizmin) etkisindedir.
Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu toplumlarda laikliğin hakiki veya otantik olmayan, köksüz bir kavram olarak tarifi, bir süreç olarak sekülerleşmenin Avrupa/Hıristiyan bağlamına özgü olduğu iddiası kadar temelsizdir. Osmanlı/Türk deneyimi, Müslüman dünyanın modernleşme ve sekülerleşme güçlerinden azade olmadığının kanıtıdır. Modern dönemdeki dini canlanma hareketleri de sekülerleşmenin yokluğuna işaret etmekten ziyade gerçekliğini teyit eder.
Sayfa 15 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İslamın rolü kamusal hayatın bütün alanlarında, örneğin piyasada, üniversitede, mahkemelerde ve benzeri kurumlarda geriye çekilmiştir. Nitekim köktenci bir Müslüman tepki olarak İslamcılığın çıkış noktası da, bu gerçekliğe, yani sekülerleşmeye itirazdır. (Al-Azm, 2004.)
Reklam
Osmanlı döneminde devletin bekası, devlet teşkilatı için en önemli amaçtır. Bu reel-politik gelenek ve "Osmanlı devlet geleneği" olarak nitelenen siyasi miras, genellikle, 19. yüzyıl Os- manlı Imparatorluğu'nda modernleşme ve sekülerleşme süreçlerini başlatan dinamiklerin kökeni olarak görülmüştür.
Din-u devlet, bir yandan İslam'ın diğer yandan devletin, yasamanın kaynaklarını oluşturduğu ikili bir siyasi meşruiyet sistemini ifade eder. Örneğin İnalcık, İslami hukukun (şeriat) yanı sıra, doğrudan doğruya yöneticinin iradesinden doğan ve örf ya da kanun olarak ifadesini bulan ikinci bir hukuk kanyağı bulunduğunu belirtir (İnalcık, 1964: 57; 2005: 69, 76, 78; ayrıca bkz. İnalcık, 1975). Söz konusu örfi hukuk bir yandan devlet elitlerine, öbür yandan da kamu hukuku, devlet maliyesi, vergilendirme gibi idari meselelere uygulanmış ve İslami hukukla bir arada varlığını sürdürmüştür. Bu sebeple, bir diğer önemli Osmanlı tarihçisi Barkan tarafından seküler "layik hukuk" olarak tanımlanmıştır (1975: 53).
Sayfa 16 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Genç Osmanlılar, Tanzimat bürokratlarının modernleştirici reformlarına karşı olmasalar da bu reformlara İslami bir bağlamda meşruiyet kazandırmak istemişlerdir.
İslam, modernleşme reformları için dahi meşruiyet sağlayan çerçeve olmayı sürdürmüştür.
Reklam
(...)Genç Osmanlılar, Tanzimat bürokratlarının modernleştirici reformlarına karşı olmasalar da bu reformlara İslami bir bağlamda meşruiyet kazandırmak istemişlerdir. Genç Osmanlılar'ın siyasi projesi, Batıcı modernleşmeyi meşrulaştırmak için İslam'a başvuran Sultan II. Abdülhamid tarafından hayata geçirilir (Gülalp 2002: 26; Deringil, 1991).
Sayfa 17 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
19. yüzyıl reform hareketinde lslâm'ın oynadığı bu rol, 20. yüzyıl modernleşme paradigmasının etkisi altındaki tarihyazımınca göz ardı edilmiştir. Osmanlı sekülerleşmesinin tarihi, "Batıli fikirlere açık olan aydınlanmış bir elitin (Tanzimat bürokratları, Genç Osmanlılar, Jön Türkler ve Kemalistler) geleneksel ve çoğunlukla dinî değerlerin temsilcileriyle mücadelesi" ile seyreden ve nihayetinde de laik Cumhuriyet'e ulaşan diyalektik bir süreç olarak tarif edilmiştir (Zürcher,1998).
78 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.