Türkiye'nin Linç Rejimi sözleri ve alıntılarını, Türkiye'nin Linç Rejimi kitap alıntılarını, Türkiye'nin Linç Rejimi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gezi olaylarındaki linç vakalarının en vahimi, en acısı, can kaybıyla sonuçlanan Ali İsmail Korkmaz vakasıdır. Eskişehir’de üniversite öğrencisi olan 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran’da altı kişi tarafından tekmelenip dövülerek öldürüldü.
Lincin insanı dehşete düşüren, düşürmesi gereken yanı budur. İnsan topluluklarının güruhlaşması... Av güruhuna benzemesi... Barbarlaşması... İnsanlıktan çıkması...
Linç, en aşikar medeniyet kaybıdır. Lincin sıradanlaştığı, kolektif bir utanç yaratmadığı bir toplum, toplum olma vasfını yitiriyor demektir.
Şiddet, daha çok şiddet, iktidarsızlık korkusunun ilacıdır. Menderes’in durumuna düşmemek demek, muhalefeti ezerken elini ürkek alıştırmamak, “sokağa pabuç bırakmamak”, bunun için de sokakta kıpırdayan her şeyi gaza, tazyikli suya boğmak demek olur.
“Linç hukuku”, hukuksuzluk demektir. “Bazı” insanların hukuktan istisna edilmesi demektir. İnsanların hukuktan istisna edilmesinin, yani haksızlığın, adaletsizliğin doğallaşması, meşrulaşmasıdır.
Özel hayatıyla ilgili “iftiralara” maruz kalan manken veya dizi oyuncusu, medyanın itibardan düşürdüğü herhangi bir kamusal şahsiyet, “linç edildiğini”, “yargısız infaza kurban gittiğini” söyleyerek tepki gösteriyor. Haksızlığa uğradığını, adaletsizliğe maruz kaldığını söyleyen meşhur egolar, ‘gerçek’ linçlerin kurbanlarına çok zaman nasip olmayan bir duygudaşlıkla karşılanabiliyorlar. Galiba, linç kavramının ‘gerçek’ bir infial konusu olmamasının bir işaretidir bu.
Sayfa 10 - soru: sözlü linç ifade özgürlüğü müdür?Kitabı okudu
Linç, kalabalığın azlığı çiğnenmesidir - bazen, tek birisini. Korunmasız, çaresiz durumdakine saldırmaktır. Köşeye kıstırılmış, kuşatılmış olana çullanmak... Yerdekine bir tekme savurmak... Bireysel sorumluluk üstlenmeden, kalabalığın koynuna sığınmış, ‘anonim' bir cürmün golgesine saklanarak...
Yapılabilecek en büyük vicdansızlıklardan, olup olabilecek en şerefsizce işlerden biri, kısacası. Her canını sıkanı, her tuhafına gideni, en basit bir gündelik hayat ihtilafındaki muhatabım şeddeli şeddeli "şerefsiz" diye anmanın konuşmada virgül yerine geçtiği bir toplumsal vasatta, linçin infial yaratmaması da bize bir şeyler söylüyor olmalı.
Öfkeli sloganlarla ajite olmuş vaziyette akan bir kitle, çokluk/çoğunluk olmanın verdiği güç duygusuyla, hele “sabrımız taştı” haklılığıyla hukukî ya da başka ‘sosyal’ kontrollerden azâde olduğunu hisseder hale gelmişse, korkutucu bir kolaylıkla bir linç güruhuna dönüşebilir. Kendine kurban bakınır hale gelebilir. Küçük bir yanlış anlama, bir işaret, kimden geldiği bilinmeyen bir emir - ve vururlar “abalı”ya. Zaten faşizmin “kitle”yle buluşmasını sağlayan bir ilkel güdüdür bu: Günah keçisi aramak! Beşerî sorunlar karmaşıktır, baş etmesi zor hatta kısa zamanda halledilemeyecek yanları da vardır, en önemlisi kendimizle ilgili yanları vardır; oysa günah keçisi, bütün sorumluluğun üzerine yıkılabileceği bir hedeftir. Günahı ona yükleyerek, onu ortadan kaldırarak, her şeyi halledebileceğinizi sanırsınız.