Türkiye'deki Kürt sorunu hakkında çok şey yazılmıştır. Bu soruna aslında Kürt milliyetçiliği ve daha ziyade ayrılıkçı milliyetçilik sorunu demek daha doğru olacaktır. Yoksa Türkiye için Kürt asıllı halk, Türk toplumunun içindeki diğer etnik asıllı halktan daha fazla sorun yaratmış değildir. Atatürk'ün ve ondan sonra gelen hükümetlerin milliyetçilik anlayışı etnik esaslara değil, ülke ve vatandaşlık esasına dayandırılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Fransız modeline uygun olarak tek milli kültür ve tek resmi dile dayalı üniter devlet anlayışını benimsemiştir. Anayasa, din ve etniik bağlılakları ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Türk olarak kabul eder. Bu anlayış Türk toplumunu teşkill eden ve asılları farklı da olsa birlikte yaşayan, birlikte çalışan ve aralarında evlilik bağları kurulan halkın temsil ettiği realiteye aynen uymaktadır.
Terör Türkiye'de 35 000'den fazla insanın ölümüne sebep olmuştu ama bir NATO ve Avrupa Konseyi üyesi bulunmasına ve Avrupa Birliği tam üyeliğine aday olmasına rağmen terörizmle mücadelesinde dostları da, müttefikleri de yeterli yardımı esirgiyordu. Ertesi gün bütün dünya New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Washington'daki Pentagon binasına yapılan terörist saldırıdan şaşkına dönmüştü. Bu olayda 3 000'den fazla insan hayatını kaybetti. Başkan George W. Bush terörizme dünya çapında karşı koymak için Amerikan gücünü süratle harekete geçirdi. Teröristlere sığınma hakkı verilmemesi için yabancı ülkeleri uyarmakla kalmadı, Afganistan'da askeri bir müdahaleyle Taliban rejimini devirdi. Amerikan'ın müttefikleri bu hareketi destekliyordu. 3 000 Amerikalı'nın ölümü, 35 000 Türk'ün ölümünün yerinden oynatamadığı toplu reaksiyonu harekete geçirmişti.
Ayrılıkçı Kürt PKK örgütünün Almanya'da suç işleyerek trafiği altüst etmesi üzerine, 1993'te bu örgütü yasadışı ilan etti. Ancak 1997'de suların bir süre durulmasından sonra "iki yüksek rütbeli Alman yetkili ile PKK lideri Abdullah Öcalan Şam'da bir araya gelerek, Almanya'daki Türklere ve Türk işyerlerine karşı olan tecavüzlerin durdurulması konusunu görüştü. Bu toplantıdan sonra Alman Parlamentosu'nun CDU (Hıristiyan-Demokrat Birliği) Berlin milletvekili Heinrich Lummer, Öcalan'la benzer bir görüşme yaparak hükümetinin dileklerini ulaştırdı". Almanya içinde PKK şiddeti azalma yoluna girdikten sonra "Alman federal savcılarından Kai Nehm, PKK'nın terörist bir örgüt olmayıp, "adi' bir suç örgütü" oldduğunu söyledi. Bunun üzerine "çeşitli cinayet ve terörist faaliyetten dolayı muhakeme edilmekte olan PKK yetkilileri 1997 ve 1998 yıllarında oldukça hafif cezalara çarptırıldılar"...
Türkiye'deki Kürt sorunu hakkında çok şey yazılmıştır. Bu soruna aslında Kürt milliyetçiliği ve daha ziyade ayrılıkçı milliyetçilik sorunu demek daha doğru olacaktır.
1971'de askeri müdahale sonucu kurulan ulusal hükumet ülkedeki şiddeti derhal önleyemedi. 1971 mayısında hükumetin sıkı yönetim ilan edişinden hemen sonra Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) İstanbul'da Efraim Elrom adındaki İsrail başkonsolosunu kaçırdı. Hapisteki Marksist-Leninist taraftarlannın serbest bırakılması ve THKP-C bildirilerinin·üç gün radyo ve televizyonlarda okunması yolundaki istekleri kabul edilmediğinden İsrailli diplomat öldürüldü.
Devrimci sosyalizm cazibesini kaybedince, genç nesil, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, çevrenin korunması, küreselleşme düşmanlığı, gıda maddelerinin manipülasyonuna karşı çıkma gibi konularda yeni heyecanlar peşine düştü.