Muasırlaşmak (çağdaşlaşmak), şekil ve yaşayış yönünden Avrupalılara benzemek değildir. Ne zaman ki, bilgi ve sanayi mallarını Avrupa'dan satın alma zorunluluğundan kurtuluruz, işte o zaman çağdaşlaşmış olduğumuzu anlarız.
Bir milletin vatanı olamayan bir ülke, yalnizca insanların karınlarını doyurdukları bir imaret olarak kalir. Devlet ve vatan gibi kurumlar, milli ülkülere dayanırsa hayatları sonsuzlaşır. Yalnizca kişilere dayanırsa yıkılmağa mahkům olurlar. Ülküsüz insanlar bencil ve çıkarcı, ümitsiz ve kötümser, imansız ve korkak oldukları için, boş ve harcanmış durumda kalırlar. Devletler kesinlikle milli ülkülere dayanmalı ve her vatan parçası mutlaka bir devletin vatanı olmalıdır ki, bu sayede orası bir toprak parçası olmaktan kurtularak yaşama şansına kavuşabilsin.
İslam eğitiminin çöküşü nicelik bakımından değil, nitelik bakımındandı. Din öğretmenleri bilimsel gerçeklere hala bidat gözüyle bakıyor, böylece öğrencinin güvenini yitiriyordu.
Gerçekten bir "islâm vatanı" vardır ki, bütün Müslüman milletlerin sevgili yurdudur. İkincisi "Milli vatandır"dir ki, Türkler kendilerininkine Turan adı veriyorlar.
Osmanlı ülkesi, İslâm vatanının bağımsız bir parçasıdır Bunun bir bölümü de Türk Yurdu'dur ki, orası aynı zaman da Turan'in bir parçasıdır. Diğer bölümü de Arap yurdudur ki, Büyük Arap Yurdu'nun bir parçasıdır.
Türklerin Türk Yurdu'nu yani Turan'ı özel bir aşkla benimsemeleri, ne “Küçük İslâm Yurdu' olan Osmanlı ülkesini, ne de "Büyük İslâm vatanı"ni unutmalarını gerektirmez. Çünkü "Millet mefkûresi", "Devlet mefkûresi", "Ümmet Mefkûresi" başka başka ülkülerdir ve her üçü de kutsaldır.