Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tut ki Kadın Yok

Joan Copjec

Öne Çıkan Tut ki Kadın Yok Gönderileri

Öne Çıkan Tut ki Kadın Yok kitaplarını, öne çıkan Tut ki Kadın Yok sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tut ki Kadın Yok yazarlarını, öne çıkan Tut ki Kadın Yok yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
·
Puan vermedi
Kitap 8 bölümden oluşuyor ve her bölüm farklı bir konuyu ele alıyor. Kesinlikle ön okumalar yapılarak okunması gerekilen bir kitap . Anlatım detaylı ve okuyucuyu zorlayıcı. Ben okurken fazlaca zorlandım. 1. Bölüm için kesinlikle Antigoneyi okumak ya da izlemek gerekli. Okumuş ve sahnede izleme fırsatı bulmuş biri olarak 1. Bölüm gayet iyi ilerledi ama ilerleyen bölümlerde Freud'un düşünceleri ve yazıları üzerine çok fazla atıf ve inceleme yer alıyordu. Hakim olmadığım bir konu olduğu için yetersiz kaldım ve anlamlandırmakta zorlandım. Kitapta konuları desteklemek amacıyla görseller de yer alıyor. 3 . Bölümde Siyahı sanatçı Kara Walker 'in resimlerine de yer verilmiş. Kara Walker ve siyasi kadınlar üzerine bir bölüm. Beni fazlaca etkiledi ve beğendim. İlerleyen bölümlerde ise fazlaca zorlandım ve anlamadığım bölümler yer aldı bu yüzden yarım bıraktım. Okuyacak olanlara iyi okumalar fazlaca emek verilmiş ve detaylı bir eser .
Tut ki Kadın Yok
Tut ki Kadın YokJoan Copjec · Encore - Yayınevi Genel Dizisi · 20168 okunma
Lacan hiçbir evrensel olmadığını, sadece tikel şeylerin varolduğunu savunmaz; daha ziyade, evrensellerin gerçek olduğunu iddia eder. Bakışımızı sadece görünüşlerle, tikel şeylerle sınırlandırmak, gerçeğin mevcudiyetini ıskalamaktır, ki varlığın tümünü imkansız kılan şey tam da gerçektir.
Reklam
Filozoflar varlığın hiçbir yüklemi olmadığını, onun hakkında varolduğu dışında hiçbir şey söyleyemeyeceğimizi öne sürerken, var­lığın herkese mahsus olduğunu anlatmak isterler.... Filozofların varlığı devasadır ve varolan herkesin paylaşımına açıktır. Psikanalizde durum başkadır, çünkü orada sadece "cinsiyetli/cinsellikli varlık"tan, jouissance ile ilişkili varlık­tan bahsedilir. Peki filozofların devasa ve paylaşıma açık varlığının yerine ne koyar Lacan? Objet a'yı, ya da öznenin nüvesindeki o varlık-olmayanın zerresi olarak jouissance'ı.
Günümüzde bedene gösterilen ilgiden vazgeçmek değil, bedeni yeniden düşünmek gerekiyor. Bu yeniden düşünme çok da köklü bir icat gerektirmiyor, zira aslında başka bir beden mefhumu tam da (çıplak) hayat bilimlerinin önerdiği mefhuma meydan okuyan bir mefhum öne sürüleli çok oldu. Bedeni "biyosiyasal" bir şekilde ölüm mahalli olarak değil, daha ziyade cinsellik mahalli olarak kavrayan psikanalitik anlayıştan bahsediyorum. Foucault'nun iddiasının aksine, psikanalizin bedeni cinselleştirmesi biyosiyaset rejimine katkı değildir; ona karşı gelir. Badiou'nun lafı ödünç alınarak şöyle söylenebilir: Psikanaliz, cinselleşmiş beden tanımıyla birlikte dünyaya dünyevileştirilmiş bir sonsuzluk mefhumu sunmuştur. Ya da, Kant'ın bir türlü dile getiremediği ölümsüz bir bireysel beden kavramı, Freud'da nihayet düşünülebilir hale gelir.
Sayfa 56 - Encore Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
+1
Ölümsüzlük mefhumunun tamamen helak olduğunu, aklı sekülerleştiren ve geçmişle bağları çözen Aydınlanma'nın bir zayiatı haline geldiğini zannedebiliriz; oysa işin aslı biraz daha karışıktır. Zira biz modernler usulen fani olduğumuz anlayışına bağlı olsak bile, fani olmadığımız şeklinde dile gelmeyen, gizli bir kanaat taşıyoruz
Sayfa 34 - Encore Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
Dişi "hepsi-değil" şeklindeki meşhur formülasyon, yani kadının tümü, "tamam''ı diye bir şey olmadığı ya da kadının Bir olmadığı şeklindeki önerme, temelde yalnızca dişil varlık sorusuna değil, bizatihi varlık sorusuna verilmiş bir yanıttır. Bir bütün halinde birleştirilmeye karşı koyan sadece dişil varlık değil, genel olarak varlıktır.
Reklam
Ne var ki Freud'a göre, cinsellik ya da libidinal doyum ile çalışma arasında, çalışmayı (veya eylemi) imhayla tehdit eden daimi bir antagonizma bulunur.
Sayfa 25 - Encore Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
Varlığın tamamı diye bir şey, "varolan her şey" diye bir şey yoktur; tikellikleri içinde görünüşler vardır, o kadar.
Histeri, dünyada karşılaştığı düzmeceliği hayali yollardan "sağaltmayı" dener. Freud'un "histeri sıkıştırır" deyişi, histeriğin felsefi imgelemle ilişkilen­dirdiğimiz tarzda bir şematize etme veya sentez faaliyetine bilhassa teşne ol­duğunu söylemenin özlü bir yoludur. Fallik jouissance'ın son derece gerçek yetersizlikleriyle, engeller karşısında tökezleyip soğuyan, sürekli yolunu kaybe­den heveslerin kifayetsizliğiyle, dizi dizi ruhsuz olayın yeknesaklığıyla yüz yüze kalan histerik, hayali çözümler oluşturarak, yani olayları kapsamlı, hayalperest bir şekilde kavrama yoluyla sınırlar dayatarak dünyanın dizginlerini eline alır.
İnsanda iyiyken bile kötü olmasına yol açan derin bir fenalık görür Kant; öyle ki, insan ahlak yasasına riayet ederken bile, bunu çıkarı yüzünden yapıyordur. Erdemli bir ey­lemde bulunuyorsak, başkaları erdemimizden etkilensin diyedir; yalan söyle­meyi reddediyorsak, yalan söylediğimiz anlaşılacak diye korktuğumuz içindir, vb. Dahası Kant bunun sadece kimileri için ya da kimi zaman değil, istisnasız, evrensel olarak hepimiz için doğru olduğunu savunur.
Reklam
İfade bir gerekçe olmadan da vardır, ona düşünce yoluyla bir durum tayin edildiği için ifade haline geliyor değildir.
Sayfa 83 - Encore Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
Gerçeğin müdahalesi dilin harfiyen işlemesini imkansız kılar. Bunu fark ettir­menin bir yolu, gerçeğin imleyenin başarısızlığının işareti olduğunu söylemek­tir. Dil söylemek istediği şeyi harfiyen isimlendirmeyi başaramaz. Ama tam da bu başarısızlık, simgeselin bir fazlalık, manayı aşan, imlediği şeyden taşan artık bir mevcudiyet yakalamasını sağlar.
İnsan, toplumsal koşullarından olu­şan ağı "aşmak" bir yana dursun, kendini bu koşullara gömer; kendi arzusunu başkalarının arzusunda, kendi değerini onların hayran veya azarlar bakışlarında arayarak toplumsal çevresine uyum sağlar.
"kendi içi­mizde harekete geçirmemiz gereken iyi ile kendisinden yola çıktığımız kötüyü birbirinden ayıran mesafe sonsuzdur. Hayatımızın akışını ... yasaya uydurma eylemininse herhangi bir zamanda yerine getirilmesi imkansızdır: Başka bir deyişle, sonsuz ilerleme fantazisi ne gibi rüyalar doğurursa doğursun, öznenin "her daim sadece bir oluş" olarak tanımlanmasıyla, "bir türlü tümüyle zihnimizde olmak istediğimiz şey olamayışımıza" gömülürüz. Sonsuza giden ilerleme anlayışı bizi faniliğimize, an be an başarısızlığımızı temin eden bir zamansallığa, sonsuz bir başarısızlığa ve böylece sonsuz bir ce­zalandırmaya mıhlar.
Süperegonun, kültürün veya cemiyetin yasa ve ideallerinin içselleştirilmesi olduğunu sık sık duyarız; bu basitleştirme, topluluğun yasa ve ideallerinin kendilerinin, ancak tatminsizliğin idealleştirilmesi zemininde üretilebildiği gerçeğini ıskalar. Süperegonun hep bi­raz daha feragat istemesinin nedeni, öznenin arkasında bırakamadığı bir kaybın, süperegonun özneye koyduğu ideali yukarıda tutuyor olmasıdır. Süperego, artık bizim olamayacak o mutlak tatminin tanığı veya anımsatıcısı gibi poz keserek, Öteki'nin kaybını maskelemeye çalışır.
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.