Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tut ki Kadın Yok

Joan Copjec

Öne Çıkan Tut ki Kadın Yok Gönderileri

Öne Çıkan Tut ki Kadın Yok kitaplarını, öne çıkan Tut ki Kadın Yok sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tut ki Kadın Yok yazarlarını, öne çıkan Tut ki Kadın Yok yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçeğin müdahalesi dilin harfiyen işlemesini imkansız kılar. Bunu fark ettir­menin bir yolu, gerçeğin imleyenin başarısızlığının işareti olduğunu söylemek­tir. Dil söylemek istediği şeyi harfiyen isimlendirmeyi başaramaz. Ama tam da bu başarısızlık, simgeselin bir fazlalık, manayı aşan, imlediği şeyden taşan artık bir mevcudiyet yakalamasını sağlar.
İfade bir gerekçe olmadan da vardır, ona düşünce yoluyla bir durum tayin edildiği için ifade haline geliyor değildir.
Sayfa 83 - Encore Yayınları, İstanbul.Kitabı okudu
Reklam
Varlığın tamamı diye bir şey, "varolan her şey" diye bir şey yoktur; tikellikleri içinde görünüşler vardır, o kadar.
5. Sonlu (olmayan) Dünyada Kötü
“Davranışın kendisi, bir noksandan daha iyiye giden sürekli ve sonsuz bir ilerleme olarak daima eksik kalır” (60; 87). Niye böyledir peki? Bunun yanıtını birkaç satır önce vermiştir: Çünkü “kendi içimizde harekete geçirmemiz gereken iyi ile kendisinden yola çıktığımız kötüyü birbirinden ayıran mesafe sonsuzdur. Hayatımızın akışını ... yasaya uydurma eylemininse herhangi bir zamanda yerine getirilmesi imkansızdır” Başka bir deyişle, sonsuz ilerleme fantazisi ne gibi rüyalar doğurursa doğursun, öznenin “her daim sadece bir oluş” (vurgu benim) olarak tanımlanmasıyla, “bir türlü tümüyle zihnimizde olmak istediğimiz şey olamayışımıza” gömülürüz (61, dipnot). Sonsuza giden ilerleme anlayışı bizi faniliğimize, an be an başarısızlığımızı temin eden bir zamansallığa, sonsuz bir başarısızlığa ve böylece sonsuz bir cezalandırmaya mıhlar.
Sayfa 159Kitabı okudu
4. Ağlamanın İcadı ve Edimin Antiteatralliği
Utanç, kendimize veya değer verdiğimiz insanlara başka birinin gözünden baktığımızda değil, Öteki'nde aniden dikkatimizi çeken bir eksiklik olduğunda uyanır. O anda özne kendisini, dünyanın merkezi olan bir Öteki'nin arzusunun gerçekleşmesi olarak deneyimlemez artık; o merkez şimdi ondan hafifçe kayar, öznenin kendi içinde bir mesafe açılmasına yol açar. Bu mesafe, suçluluk duygusu doğuran ve kendimizi Öteki'nin karşısında geri döndürülemez bir şekilde borçlu hissetmemize yol açan o “süperegosal” mesafe değil, tam aksine borcu silip temizleyen mesafedir. Suçluluk duygusunun aksine utançta görünürlüğümüzü deneyimleriz; ama gören dışsal bir Öteki yoktur burada, zira utanç Öteki'nin var olmadığının kanıtıdır.
Sayfa 136Kitabı okudu
İnsan, toplumsal koşullarından olu­şan ağı "aşmak" bir yana dursun, kendini bu koşullara gömer; kendi arzusunu başkalarının arzusunda, kendi değerini onların hayran veya azarlar bakışlarında arayarak toplumsal çevresine uyum sağlar.
Reklam
Süperegonun, kültürün veya cemiyetin yasa ve ideallerinin içselleştirilmesi olduğunu sık sık duyarız; bu basitleştirme, topluluğun yasa ve ideallerinin kendilerinin, ancak tatminsizliğin idealleştirilmesi zemininde üretilebildiği gerçeğini ıskalar. Süperegonun hep bi­raz daha feragat istemesinin nedeni, öznenin arkasında bırakamadığı bir kaybın, süperegonun özneye koyduğu ideali yukarıda tutuyor olmasıdır. Süperego, artık bizim olamayacak o mutlak tatminin tanığı veya anımsatıcısı gibi poz keserek, Öteki'nin kaybını maskelemeye çalışır.
Sartre, Öteki'nin bakışıyla karşılaşmamıza ilişen bir katiyetten bahseder. Neyden emin olabiliriz? "Bir tür " Öteki olduğundan, "benim kendileri için var olduğum (bazı) bilinçler" bulunduğundan.
1. Azmin Mezarı: Antigone Üzerine
Cinsellik Teorisi Üzerine Üç Deneme’de Freud, dışardan gelen tüm yerinden oynatma çabalarına rağmen devam eden açıklanamaz bir saplantı dediği Fixierarbeit ile "en iyi tercümesi belki ‘azim' olan, ama Almancada tuhaf bir tını taşıyan, zira aynı zamanda ‘sorumluluk, 'üstlenme' anlamlarına da gelen” Haftbarkeiťı birbirine karıştırmama uyarısında bulunur. Lacan'ın, Sofokles’in oyununda kahraman olanın sadece ve sadece Antigone olduğu konusundaki ısrarının arkasında Freud'un getirdiği bu ayrım yatar; Antigone’nin erkek kardeşinin gömülmesi konusunda gösterdiği azim ile Creon'un bu gömülmeye karşı devletçi yasağı uygulama saplantısı arasında etik açıdan fark vardır.
"kendi içi­mizde harekete geçirmemiz gereken iyi ile kendisinden yola çıktığımız kötüyü birbirinden ayıran mesafe sonsuzdur. Hayatımızın akışını ... yasaya uydurma eylemininse herhangi bir zamanda yerine getirilmesi imkansızdır: Başka bir deyişle, sonsuz ilerleme fantazisi ne gibi rüyalar doğurursa doğursun, öznenin "her daim sadece bir oluş" olarak tanımlanmasıyla, "bir türlü tümüyle zihnimizde olmak istediğimiz şey olamayışımıza" gömülürüz. Sonsuza giden ilerleme anlayışı bizi faniliğimize, an be an başarısızlığımızı temin eden bir zamansallığa, sonsuz bir başarısızlığa ve böylece sonsuz bir ce­zalandırmaya mıhlar.
59 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.