Abartmıyorum. Beni benden almışlar gibi hissediyorum. Montmartre' da gezemeden, çölün kokusunu ya da taze bir istiridyenin tadını bilemeden uzay çağında öleceğimden söz etmiyorum. Bunlarda gözüm yok artık, kendimi teselli edebiliyorum. Atalarımız da fazla uzağa gidemediler at arabalarıyla ama yine de kendi dünyalarının birazını gördüler.
Hep telaş içindeyiz, devamlı acele etmek zorundayız. Sosis büfesine, bankaya, ofise, kreşe, tramvaya. Her yere geç kalabiliriz. Para satıldı bitti, banka kaçtı, patron kapatmış, çocuk ağlıyor.
Tek bildiğim, birinin bana devamlı nedüşünüyorsun, neredengeliyorsun, nereyegidiyorsun, ne zamandöneceksin, nedengülüyorsun diye sormasını istemediğimdi.