Büyülü gerçekçilik tarzında yazılmış tarihi, siyasi, piskolojik ve edebi taraflarıyla çok yönlü bu kitabı okurken bir daha bu minvalde kitap okumayacağıma söz vermiştim. Çok zorlandığım yerleri oldu. Buna rağmen tadı damakta bırakan da bir sürü cümlesi var Salman Rushdi nin. Bir masal gibi ama gerçekten de bir sürü gerçeği barındırıyor.
Safiye Zeynep üzerinden utanç duygusu çok güzel aktarılmış. Daha doğduğunda annesinin sütü yerine "olup olacağı bu mu tanrım? O kadar ah vah bu fareyi çıkarmak için miydi?" cümlesiyle karşılanan Safiye Zeynep süt yerine utanç içmişti, su yerine utançla yıkanmıştı. Hayatı boyunca utançla beslenmiş, utancın içinde büyüttüğü öfke ile ve sevgisizliğin büyütemediği zihinle bir canavara dönüşmüştü. Sonunda onu utandıran ama kendisi utanmayan herkes bu canavarın doğrudan ya da dolaylı maktulu olmuştu.
Mistik yönlerin, metaforların bol bol olduğu, bölünmüşlüğün, şeylerin kıyısında yaşamanın, köksüzlüğün çok güzel resmedildiği, pakistanın yakın tarihine güzel göndermelerin olduğu ve aynı zamanda bazı yönleri ile kendi toplumumuza çok benzer unsurları da işleyen bir kitap.