Uygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız?
Lewis DartnellUygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız? Gönderileri
Uygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız? kitaplarını, Uygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız? sözleri ve alıntılarını, Uygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız? yazarlarını, Uygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bilim, ne bildiğinizin bir listesini yapmaz, bilim bunları nasıl öğrendiğinizle ilgilidir. Bir ürün değil bir süreç, gözlem ve teori arasında gidip gelen sonu gelmez bir diyalog, hangi açıklamanın doğru, hangisinin yanlış olduğuna karar vermenin en etkili yoludur. Bilimi dünyanın -bu güçlü, bilgi üreten makinenin- nasıl işlediğini anlamaya dair bu kadar kullanışlı bir sistem yapan budur. İşte bu yüzden de bilimsel yöntem tüm icatların en büyüğüdür."
Kuşaklar gelir kuşaklar geçer,
Ama dünya sonsuza dek kalır.
Vaiz 1:4
Teleskopların görüş gücümüzü evrenin derinliklerine ulaşacak şekilde artırmasının ve mikroskopların maddelerin minicik parçalarını keşfedebilmemize olanak sağlamasının, bir avuç basit kumun bükülmesi sayesinde olduğunu düşününce insan şaşırmadan edemiyor.
Har sabunu ve zeytinyağına teşekkürler•
Sabun yapmak için alkali bir maddeyle yağı hidrolize ederek yağlı bir asit tuzu elde etmelisiniz. Yağ ile suyun birbirlerine karışmadıkları doğruysa da, bu yağ asidi tuzu, uzun hidrokarbon kuyruğunu yağa gömebilir ve kafasını çevredeki suda çözülmesi için dışarıda bırakır. Bu uzun moleküllerle kaplı küçük yağ damlası kendisini reddeden suyun ortasında stabilize olur ve böylece yağ deriden ya da kumaştan sökülebilir hale gelip suyla atılır.
Bitkisel ve hayvansal yağ molekülleri de, her biri bağlayıcı bir bloka tutunan üç yağ asidine sahip bir hidrokarbon zincirinden oluşur. Sabunlaşma reaksiyonu olarak bilinen sabun yapımındaki temel adım, bu üç yağ asidini birbirine bağlayan kimyasal bağları kırmaktır. Alkaliler olarak bilinen kimyasalların tamamı bunu yapabilir, yani bu bağı hidroliz edebilir.
Sabun, yağ lekelerini kıyafetlerinizden çıkarır ve bakteri dolu yağı derinizden uzaklaştırır çünkü birbirleriyle karışmayan yağ bileşikleri ve suyla kolayca birleşir. bu kolay uyum sağlama yeteneği, bitkisel ve hayvansal yağlarla birleşebilen uzun hidrokarbon kuyruğa ve suyun içerisinde hızla çözülen yüklü bir başa sahip özel bir tür molekülden kaynaklanmaktadır.
Sabunun hammaddesi bitkisel ve hayvansal yağlardır. Yani ironik bir şekilde, pişirdiğiniz etin yağını gömleğinize damlattıysanız temizlemek için kullanacağınız maddeyi aynı yağdan üretmeniz mümkün.
Sayfa 102Kitabı okudu
Konsantre etanol, temiz yanan bir yakıt (bir lambada ya da biyoyakıtla çalışan bir arabada olduğu gibi), koruyucu ve antiseptik olarak oldukça değerlidir.
Bir süre boyunca havaya maruz bırakıldığında sirkeye dönüşür. Yeni bakteriler sıvıyı kolonize eder ve atenolü asetik aside çevirir: Yemeklerde kullandığımız sirke, yaygın olarak suda seyreltilmiş %5 ile 10 oranında asetik asittir ve daha konsantre çözeltiler turşu yapımında kullanılabilir.
Ekmek hamuru gibi bol miktarda oksijenin bulunduğu bir ortamda gelişen mayalar, besinlerin moleküllerinin parçalayarak sonunda ortaya karbondioksit çıkarır (tıpkı insan vücudu gibi) ama mayalar kısıtlı miktarda oksijene sahip, havasız bir ortamda kültürlendiğinde şekerleri sadece kısmen parçalayabilir ve karbondioksit yerine atenol (alkol) salgılar: Bu bira yapımının temelidir.
Büyümekte olan mayanın saldığı karbondioksit kabarcıklarının hapsedilmesi ve hamurun genleşmesi için tahılın içerisinde glüten olması gerekir. Buğday taneleri bol miktarda glüten içerir ve dolayısıyla buğday unundan harika kıvama sahip ekmekler çıkar, oysa arpanın içerisindeki glüten yok denecek kadar azdır.
Genel olarak kurutulmuş yiyecekler kategorisinde görülmese de, birçok başka yiyecek türü de su oranları düşük turşulara koruma altına alınır. Şeker gibi çözünmüş bileşenleri büyük miktarlarda kullanmak bir eriğiyi konsantre hale getirir ve bunun yapılmasıyla mikrobiyal hücrelerdeki su çekilir ve en dayanıklılar dışında hiçbir canlının yaşamasına imkan kalmaz. Reçellerin ardındaki mantık da budur; o aşırı tatlı meyvelerin tadı sabahları kızarmış ekmeğimizin üzerinde harika geliyor olabilir, ama reçellerin ortaya çıkmasının nedeni, tam da meyveyi konsantre şeker çözeltisinin antimikrobiyal faaliyetleri ile korumaktır. Şeker, tropik bölgelerde yetişen şeker kamışından çıkarılabilir ya da ılıman iklimlerde yetişen şeker pancarının parçalanması, akan suyunun toplanması, kurutulması ve şeker kristallerine dönüştürülmesi ile elde edilebilir. Bal da aynı nedenle inanılmayacak kadar uzun süreler boyunca dayanır.
Yiyecekleri korumanın en basit yolu onları kurutmaktır. Su seviyesinin düşmesi ile mikroplar büyümekte zorluk çeker (hasat edildikten sonra ambarlara depolanmadan önce tahılların kurutulması bu yüzden çok önemlidir.) Geleneksel yöntem havayla-güneşte kurutmaktır; bu yöntem domates gibi meyveler ile etlerde kullanılabilir ama yavaş bir süreçtir ve büyük miktarlarda yiyecek için uygun değildir.
Azot dışında bitkilerin bir de fosfor ve potasyuma ihtiyacı vardır. Kemikler fosfor açısından oldukça zengindir -dişler ve kemikler yaşamsal kalsiyum fosfat depolarıdır- dolayısıyla hayvan kemiklerini kaynatıp ufalayarak elde edebileceğiniz kemik tozlarını tarlalara serpmek toprak verimini artırmanın bir başka yoludur.