Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik

Zehra İpşiroğlu

Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik Gönderileri

Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik kitaplarını, Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik sözleri ve alıntılarını, Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik yazarlarını, Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
95 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Zehra hoca, hem absürd tiyatroyu hemde onun ustalarını, oyun metinleri, replikler ve muhteşem çözümleri ile su gibi anlatmış. Dili, anlatımı, örnekleri ve çözümlemeleri oldukça rahat anlaşılır, teknik detayla boğmak yerine gerekli bilgiyi yavaş yavaş ve oyunlar üzerinden muhteşem aktarıyor bizlere.
Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik
Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik
Zehra İpşiroğlu
Zehra İpşiroğlu
Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik
Uyumsuz Tiyatroda GerçekçilikZehra İpşiroğlu · Mitos Boyut Yayınları · 199612 okunma
Bize büyük dinler, yaratıkların en yükseği, en yücesi olduğumuzu söylemişler. Yüzyıllar boyu tanrılar soyundan geldiğimize inanmışız. Ama artık yeni bir dönem başlamış bulunuyor, tanrıların öldüğü, dinsel inançların, dogmaların, izm..lerin geçmişe karıştığı bir dönem. Bize, kendi kişiliğimiz, kendi öz varlığımız dışında hiçbir dayanak tanımayan bu dönemin sözcüleri olarak görmeliyiz uyumsuz tiyatro yazarlarını.
Sayfa 88 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Vanya Dayı, Çehov.
Ivanov eyleme geçmeye karar verdiğinde, kendini öldürür.
Sayfa 74 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Değil yaşamaya, yaşamlarına son vermeye bile yetmez güçleri. Kendilerini asmak isterler, ama ipi getirmeyi unutmuşlardır. Estragon’un pantolon askısını denerler ama askıyı çekiştirdiklerinde kopuverir.
Sayfa 70 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Godot’yu beklerken, Beckett.
Estragon ile Vladimir edilgin insanlardır. Eli kolu bağlı beklerler. Her şeyleri, tüm yaşamları, geleceğe, Godot’ya bağlıdır. Godot onları edilgenliğe sürükleyen bir umuttur, beklemenin simgesidir.
Sayfa 70 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Hildesheimer’in ‘’Gecikme’’ adlı oyunu.
Profesörün söyleyecek, bulacak, tanıtlayacak hiçbir şeyi kalmamış, çünkü kendisinden önce her şey bulunmuş, söylenmiş, saptanmış.
Sayfa 67 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Robinson bir umudun simgesidir, adasında yeni bir dünya kurar. Uyumsuz tiyatronun ‘’yalnız-insan’’ıysa, kendi içine kapalıdır.
Sayfa 59 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Akıntının içinde sürüklenenlerin kolaylıkları, rahatlıkları yabancıdır bireye.
Sayfa 25 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Kitle-insanı
Ionesco, bu tümcelerle kitle-insanını, kişiliği olan bireyin karşıtı olarak tanıtıyor bize. Sorumluluk duygusunun olmaması, bu insanın en karakteristik yanı. Kendi kendine hesap verme gereksinimi duymaz, sorunları da yoktur, ‘’akıntıya karşı yüzmez.’’ Böylece hep kazançlı çıkar, ama başarıya kendi kişiliği pahasına ulaşır; kendisi yoktur ortada.
Sayfa 25 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Ionesco
‘’Kimi için yaşamak kolay, güdülmeleri yetiyor. Kayıyorlar. Ben, bense dağlar aşmak zorundayım, hiçbir zaman tırmanamadığım dağları...’’
Sayfa 24 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Daha iyi ifade edilemezdi.
‘’En kurnazları, olaylara adım uydurabilenler, başarıya ulaşıyor. Akıntıya karşı yüzmüyorlar. Böylece hep kârlı çıkıyorlar. Kazançlılar ama yaşamıyorlar, kendileri yok ortada, akımın içinde eriyorlar, onun biçimini alıyorlar, kendi biçimleri yok...’’
Sayfa 24 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Ionesco
‘’Kişiliksiz yaşayabiliyor yeni insan, kişiliğini silip atabiliyor üstünden..’’
Sayfa 24 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
Absürd Tiyatro
Kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bu öznel dünyada, birey kendi kendine bir çözüm yolu bulmak zorunda bırakılır.
Sayfa 23 - MitosBOYUT YayınlarıKitabı okudu
En kurnazları olaylara adım uydurabilenler, başarıya ulaşıyor. Akıntıya karşı yüzmüyorlar. Böylece hep kârlı çıkıyorlar. Kazançlılar ama yaşamıyorlar. Kendileri yok ortada, akımın içinde eriyorlar, onun biçimini alıyorlar, kendi biçimleri yok. Kimi için yaşamak kolay, güdülmeleri yetiyor. Kayıyorlar. Ben, bense dağlar aşmak zorundayım, hiçbir zaman tırmanamadığım dağları. Olası olmayanı yapmak zorunluluğu duyan seçkin bir soyun insanıyım. Ne yazık ki bu soyun en miskinlerinden biriyim. Kımıldayamıyorum yerimden ve dağlar gittikçe yükseliyor gittikçe daha korkunç oluyor. Ben onlara gitmesem onlar bana gelecek. Şimdiden yerin sarsıntısını duyuyorum. Kayaların üstüme düştüklerini ve beni paramparça ettiklerini görüyorum. Biliyorum, herşeyden vazgeçerim ama kendimden vazgeçemem. Tam tersini yapabilmeli miydi?