Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alevilik- Bektaşilik Araştırmaları

Uyur İdik Uyardılar

İrene Melikoff

En Eski Uyur İdik Uyardılar Gönderileri

En Eski Uyur İdik Uyardılar kitaplarını, en eski Uyur İdik Uyardılar sözleri ve alıntılarını, en eski Uyur İdik Uyardılar yazarlarını, en eski Uyur İdik Uyardılar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nefsinize uymayın; (İsteklerinize boyun eğmeyin). Yolunuzdan azmayın; (Doğru yoldan ayrılmayın). Malı mala canı cana katın; (Canınızı ve malınızı başkaları ile paylaşın). Çiğ lokma yemeyin; (Haramdan sakının). Halınıza haldaş, yolunuza yoldaş olun; (Acıda ve sevinçte bir olun, birbirinize dayanın).
«Türk dili okunur irfânımızda Arabi Fârisî lisan gerekmez»
Reklam
Her ne kadar, Sünnî bilinen bir ülkede, aşırı Şiî inançlarla birden karşılaşmış olmak, beni çok şaşırtmış bulunsa da, bunu, hemen ardından, bu inanışların Bektaşî-Alevîlerin asıl ayırıcı nitelikleri olmadığını fark etmem izledi. Bu, kökeni göçebe bir ulusun, ata inançlârına, yüzyıllar içinde katılmış, kalıntı bir öğe idi. Yine ardından, atalarının yaşam tarzına hâlâ bağlı öbür Orta-Asya Türk topluluklarında olduğu gibi, göçebe aşiret cemiyetlerinde görülen bir inançlar mozayiğinin, bir din «senkretizmi»nin, Bektaşî-Alevîliğin temel bir vasfını oluşturduğunu, onlar için ayrı bir dinî saygı konusu olan Ali’nin de, gerçekte, eski Türklerin Gök-Tengri'sinden başkası' olmadığını fark ettim.
Orta Çağ kaynaklarında, henüz Müslüman olmuş veya Müslüman olmayan göçebe Türk nüfusa Türkmen adı veriliyor.
Sayfa 31
Tarihî açıdan Alevî, soyu Ali’den gelen demektir ve bu söz İran’da kullanıldığı zaman da, bu anlaşılır; örf ve cemaat dışı (non-confonniste ve hétérodoxe) bir İslam mezhebini adlandırmak üzere, Türkiye’de ortaya çıkışı ise, ancak XIX. yüzyıla doğrudur.
Sayfa 53
Kızılbaş deyiminin ise. Şah îsmail’in babası, 1460’da doğan ve 1488’de öldürülmüş bulunan Şeyh Haydar zamanında ortaya çıktığını biliyoruz.
Sayfa 54
Reklam
Alevilerde Musâhiplik bağları çok kuvvetlidir: Musâhiplerin çocukları bacı ya da kardeş çocukları sayıldıklarından aralarında evlenemezler. Bu bağ ölüme kadar sürer.
Sayfa 97
Bölgeler arasında mühim farklılıklar bulunmakla birlikte, daha genel bir biçimde, Türkiye’de Kızılbaş; İran’da ete-kemiğe bürünmüş tannsallığı, yani Allah’ın beşer sûretinde tecellisini temsil eden Ali’yi ululama ve ruhun beden-göçü (réincarnation) inanışı, hepsinde ortak olduğu için Ali'llahi adını alırlar.
Sayfa 102
Nasıl, Kâşgarlı Mahmud’un gösterdiği gibi, tat sözcüğü Müslüman olmayan Uygur’u belirtiyor idiyse, Türk de, İslâmlaşmamış olana deniyordu. Bu sözcüğün etnik anlamda değil, sosyal bir anlamda kullanıldığı açıktır. Aynı olgu, bugün de belli bir ölçüde, etnik olmaktan çok sosyal bir ayırım anlamı ile kullanılan; ve aşiret bağları hâlâ canlı, cemaat dışı (hétérodoxe) bir İslâm inanışı ile belli bir yaşam tarzını sürdüre gelen Anadolulu anlamında, «Kürt» deyimiyle karşımıza çıkar.
Sayfa 104
Alevilerle Bektaşiler arasında bir öz farkı değil, bir şekil farkı vardır. İki zümre de, tarîkate adını vermiş olan Hacı Bektaş’ı yüceltirler. İnanç ve akideleri (dogmes) aynıdır. Bektaşîler de, Aleviler de 1239’da Selçuklu yönetimini sarsan Babaî ayaklanmasının doğduğu, ortak bir çevreden gelirler.
Sayfa 107
304 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.