Öne Çıkan Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler Gönderileri
Öne Çıkan Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler kitaplarını, öne çıkan Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler yazarlarını, öne çıkan Uzak Diyarlar, Gidilmez Kentler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kahve çekirdeği çiğner
Haylaz çocuklar
Dağlara kaçıp evlerinden,
Issız mağaralara saklanırlar
Karanlık korkusu bilmeden,
Ve resimler belirir duvarlarda
Güneş sızınca öğleyin
Serin taşa,
Renkli hayvan siluetleri,
Büyü işaretleri büyür Gözlerinde
Ve odalarının duvarlarına işlenir
Geceleri,
Eski korkuların izi,
Uykunun dehlizlerinde...
Turfan
Şehrin kucağına sokulur
Kuzey treni, is duman savurarak
Ayazın kavurduğu istasyonda.
Bağlar içinden geçer
Paslı metaller
Çorak toprakların kemirici soğuğunda.
Kuzey yolcuları var Kompartimanda
Bir yurda varmayı özleyen,
Duvardaki tuğlanın sıcaklığını,
Soba üzerindeki çayın buharını...
Kalın ceketleri, buruşuk,
Renksiz ayakkabıları,
Azıklarında bir salkım üzüm,
Dere yamaçlarının buğusu
Ve bir somun esmer ekmek saklanır Bölündükçe yayılan mayası.
Yol yorgunu gözlerden saklı
Duvar mezarları,
Mağaralara gömülü elyazmaları,
Şiirler, mektuplar, akitler.
katanya
Bir köpük doğdu açık denizde
Kuzey rüzgârından
Dalgaların tepesinde,
Gri bir şehir gördü ovada
Kıyıya sürüklenirken endişeyle.
İhtiyar bir bağcı oturmuştu kıyıya
Şehrin eski mahallelerinden,
Kurşuni taşlı evlerde
Büyümüş bir adam.
Yanardağ püskürmelerinden geriye kalan Cebindeki bademin serinliği,
Kolera salgınları,
Korsan hikâyeleri var aklında
Geçmiş devirlerden.
Parmağının ucunda
Dilinde eski şarabın buruk lezzeti.
Bir köpük vurdu kayalara
Dalgalarla birlikte.
Üzüm karası sinmiş
Yorgun parmakları örtüp kayboldu
Bir süngertaşının gözeneklerinde...
Hiç de öyle olmadı. Kuzeyden güneye indik çok şükür. Şaka bir yana Tuncer Erdem'in "Uzak diyarlar, gidilmez kentler"i hoş bir şiir kitabıydı. Dünyanın pek çok ülkesinin 84 şehrine ithafen yazılmış.
"Denizden gelen siste kaybolsak yazın
Ilık rüzgârları hissetsek yüzümüzde
Karaya yaklaşan kâşifler gibi durulsak
İçimizdeki fırtınalar dinse..." sf.51