-Mesela ben güneş olsam ve bana irade versen, ara ara doğmam; ya da yağmur yapsan beni, bazen bile bile yağmam; toprak etsen beni, inadına çiçek açmam; bazı sabahlar karanlıkta bırakırım insanları.
-Neden mi? Çoğu kıymetini bilmiyor, farkında değil gibi bazıları.
+O bambaşka bir aşamadır. Sevgide irade vardır, bilerek sever insan, tanımıştır artık karşısındakini.
-Aşıkken tanımaz mı sence insan?
+İnsan tanımadığına aşık olur, ama tanıdığını sever.
+Aşkla aran nasıl?
-O kapı hiç çalınmadı.
+Belki de çalınmıştır, ama açan olmamıştır.
-Haklısın aslında, ben evde yoktum.
+Bir daha gelip çalsalardı...
-Çalıp gittiler genelde, senin aşkla aran nasıl?
+Ben o kapıları hep açık bıraktım, ama gelen aşka gelmedi ki.
-Ne demek bu?
+Ya parama ya da statüme geldiler, yani hep arka kapıdan girmeye çalıştılar.
-Üzücü.
+İlk başlarda üzüyordu, sonra alıştım.
-Nasıl alıştın? Ne yaptın?
+Arka kapıları kapadım, kilitlefim tamamen. Aşkın kapısını da kapattım ama kilitlemedim, çalan olur diye bekledim.
-Oldu mu peki?
+Ben de evde yokum şu sıralar.
-Benim gibi oldun yani?
+Hayır, ben başka bir kapıyı çalmak için çıktım evden, sadece evine dönmek istemiyorum!
-Açan oldu mu çaldığın kapıyı?
+Hafif araladı, göz ucuyla bakıyor şu an.
"Sen dalında bir çiçektin, seyredaldım seni, koparmasınlar diye seni, ayık kaldım. Ben senin çiçek olabilmeni seviyorum..."
-Oysa şimdiki şarkılarda:
"Koparırım seni dalından, kuruturum bilesin, eğer benim olmazsan, yenisini dikerim..."
+Ben bir aşk için İzmir'den çıktım geldim buralara, müzik aşkı için... İyi ki de çıkmışım yola, en güzel notayı buldum, seni...
-Ali!
+Ömür boyu notam ol istiyorum, hep seni dinlemek istiyorum ben, Zeynep.