Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ve Durgun Akardı Don 1

Mihail Şolohov

Ve Durgun Akardı Don 1 Gönderileri

Ve Durgun Akardı Don 1 kitaplarını, Ve Durgun Akardı Don 1 sözleri ve alıntılarını, Ve Durgun Akardı Don 1 yazarlarını, Ve Durgun Akardı Don 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Galiçya'ya baştan aşağı dolu boşanmışcasına, nal izleri kaldı tarlada. Ağır asker çizmeleri, şoseleri uğuldattı, asfaltları kazıdı, Ağustos çamurunu topak topak attı bıraktı, toprağın asık yüzü mermilerden çopur kaldı. Demir ve çelik parçacıkları gömülmüştü toprağın bağrına, insan kanına aç.
Sayfa 341Kitabı okudu
Çizmelerini, elbiselerini, silahlarını aldılar, sonra çepeçevre oldular, ölünün genç, asık, sapsarı yüzüne baktılar. İçlerinden biri, Ust-Koperskaya'dan Tarasof, gümüş çevreli saatini kaptı, hemen orada takım çavuşuna sattı, bir cep defteri geçti ellerine, içinde birkaç kuruş para, bir mektup, bir tutam sarı saç, bir de genç kız fotoğrafı, mağrur gülüşlü...
Sayfa 339Kitabı okudu
Reklam
Albay, o kadarla kalmadı. Uzun boylu konuştu.Kelimelerini dikkatle, özenerek seçiyordu. Kazakların gönlünde bir millî gurur duygusu uyandırmaya çalışıyordu. Oysa orada toplanmış bin Kazağın aklında dalgalanan düşünce, ayaklarının dibinde hışır hışır devrilen düşman sancakları değildi, ansızın karışıveren kendi hayatlarıydı. Karılarıydı, çocuklarıydı, yavuklularıydı, toplanmamış ekinleriydi, yetim kalmış köyleri...
Sayfa 324Kitabı okudu
........Dövüşten canlı, yarasız beresiz dönmek istiyorsanız, insanlık kanununa aykırı gitmeyeceksiniz..... Başkasının malına el sürme, biri bu. Tanrıdan korktuğun gibi kadınlara el değdirme, bu ikincisi. Bir de bazı dualar var, onları ezberle......
Sayfa 310Kitabı okudu
"-Demek böyle, savaşa gidiyorsunuz.?." "- Öyle dede, öyle. Savaşa gidiyoruz ." "-Tuürklerle savaşa benzemez herhalde, şimdi yepyeni silahlar var diyorlar." "- Niye benzemesin, hepsi aynı bok....."
Sayfa 310Kitabı okudu
... yaşayışı genellikle, sade ve tutumluydu. Hayatta kendinden esirgemediği tek bir şey vardı: kitap. İş kitap almaya geldi mi akan sular dururdu. Severdi okumasını. Her okuduğunu anlıyacak kadar da zekiydi.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Alnında derin, katı bir çizgi belirdi. Dünyaya küskün, için için kaynayan kızgınlığıyla, at adamı nasıl taşır sırtında, kederini öyle yüklenmişti.
248 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ölmeden Önce Son Sözlerimi Söyleyeyim
4 Ciltlik muhteşem bir nehir roman. Dönim Rusya'sını ayaklanmaya kadar olan hayatları yaşanmışlıkları muhteşem anlatmış bir seri. Edebi açıdan akıcı diyemeyiz. Özellikle ilk cildi sabırla okumak lazım ama sonra içine giriyorsun. Dizi gibi akıp giden bir dönem. Çok sevdiğim aklımdan çıkmayan bölümü; "Görün işte, bizim ölümümüzü seyretmeye kaç kişi kaldı burda" diye başladı. "vicdanları elvermedi. çalışan halk adına, onların çıkarları için pis generallerle ölümü göze aldık da savaştık. şimdi sizin elinizde ölüyoruz. ama lanetlemiyoruz sizi. sizi fena kandırdılar. ihtilal hükümeti gelecek, o zaman hakkın kimin yanında olduğunu göreceksiniz. durgun don'un en kıyak evlatlarını o çukura gömdünüz."
Ve Durgun Akardı Don 1
Ve Durgun Akardı Don 1Mihail Şolohov · Kor Kitap Yayınları · 20191,368 okunma
Ve Durgun Akardı Don 1
Ve Durgun Akardı Don 1
Lenin'in 1.Dünya Savaş'ında Rus askerlerine karşı cephedeki Almanların düşmanları olmadığını onların işçi kardeşleri olduğunu ve Rus askerleri gibi onlarında zorla savaşa koşturulması, aslında düşmanın Çar, burjuvazi ve bu kapitalist düzene destek verenlerin olduğunu ve bütün milletten işçilerin kardeş olduğunu belirten bildiri yayınlatması milliyetçiliğe karşı örnek olarak sunulabilir.
“Şunlara bak!” diye içinden düşünüyordu. “Uğrunda köyle- rimizden alınıp ölümün kucağına fırlatıldığımız insanlar bun- lar işte! Ah, namussuzlar! Lânet yağsın başınıza bin kere, e mi! Sırtımıza yapışmış bit bunlar. Bunlar için mi elâlemin ekinini ezdirdik atlarımıza? Bunlar için mi öldürdük onca adamı? Niçin otların üstünde süründüm de haykırdım o kadar? Niçindi o korku? Çoluğumuzdan çocuğumuzdan, evimizden barkımızdan söküp aldılar bizi, kışlalarda açlıktan geberttiler... Bir kere de siz gidin bakalım oralara, lanet olasıcalar! Bir kere de siz binin at sırtına, omuzda tüfek, koynunuzda bit. Yiyin o çürümüş ekmeği, o kurtlu eti de görelim!”
Reklam
Hadi yeni bir hükümet kuruldu diyelim, savaşı n’apacaksın? Yine savaşır insanlar. Biz savaşmazsak bizim çocuklarımız sava- şır. İnsanoğlu yüzyıllardır savaşıyor. Savaşı nasıl söküp atacaksın yeryüzünden?” “Doğru, tarihin başından bu yana hep savaş var yeryüzün- de. Asalak hükümetler iş başında kaldıkça öyle olacak. Bu iş böyle. Ama bütün hükümetler işçi hükümeti olsa, savaş mavaş kalmaz hiç. Önce o lâzım. Olacak da! Görürsün! Almanların, Fransızların, bütün milletlerin başına işçi ve köylü hükümeti geç- tiği zaman savaş konusu kalmayacak ki ortada! O zaman sınırlara paydos, öfkeye paydos. Bütün dünyada aynı güzel hayat olacak. Ah be!..” diye içini çekti Garanza. Bıyıklarını burdu. Tek gözü parıl- daya parıldaya, düşdeymişçesine gülümsedi. “Grişa be, o günü görmek için kanımı damla damla akıtırdım, inan olsun! Öyle bir alev yakıyor ki yüreğimi!”
“Peki, ne yapmak gerek öyleyse? Sen onu söyle bana, yılan herif! Karmakarışık ettin kafamı be!” “Kafan ne diyor ki sana?” “Ben de bilmiyorum.” “Beni uçurumdan aşağı itmek isteyen kendisi yuvarlanacak uçuruma... Silahlarımızı üzerlerine çevirmeliyiz, hiç korkmadan. Halkı cehenneme sürenlere acımak yok!” Garanza yatağında doğ- ruldu, dişlerini gıcırdatarak elini uzattı. “Büyük bir dalga gelecek, tümünü silip süpürecek!” “Yani her şey altüst mü olmalı?” “Evet! Hükümet paçavra gibi atılmalı bir yana. Ne zamandır halka çektirdiklerini burunlarından fitil fitil getireceğiz!”
“Uyku tutmuyor,” dedi Gregor. “Söyle bana. Savaş bir kimse için iyi, bir başkası için kötüdür, değil mi?” “Eee?” diye esnedi Ukraynalı. “Dur yahu!” Gregor içi içini yiyerek fısıldadı: “Zenginler uğrunda ölüme sürükleniyoruz diyorsun. Peki, halk ne oluyor? Halk anlamıyor mu bunu? Halka bunu söyleyecek kimse çıkmaz mı? Kimse gidip de onlara, ‘Kardeşler, siz işte bunun için ölüyor- sunuz,’ demez mi?” “Nerde! Diyelim sen gittin konuştun. Burda sözümüzü kümese tıkılı kazlar gibi birbirimizin kulağına fısıldıyoruz. Git bağır bakalım ortalarda, bağırabiliyor musun? Kafana kurşunu yediğin gündür. Halk sağır, dilsiz! Bu savaş uyandıracak halkı. Gök gürültüsünün ardından yağmur gelir.”
Sen Çar için savaştığını sanıyorsun ama Çar dediğin kimin nesi? Zorbanın biri, Çar. Çariçe desen, orospunun teki! Sırtımızda yük, ikisi de. Görmüyor musun, yahu? Savaşta zengin olan semirir, yoksul acından geberir. Anladın mı şimdi? Böyle bu! Fabrikatör kısmı burnunu votkadan ayırmaz, asker kısmı bitten başını alamaz. Kapitalist kârını alır, iç eder, işçi yalınayak gezer. Bizim düzen bu işte. İyi, Kazak, sen hizmet et daha onlara, çalış dur bakalım! Bir haç daha kazanırsın sonunda. Haç ki, ne haç! Tahtadan!”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.