“Uyku tutmuyor,” dedi Gregor. “Söyle bana. Savaş bir kimse için iyi, bir başkası için kötüdür, değil mi?”
“Eee?” diye esnedi Ukraynalı.
“Dur yahu!” Gregor içi içini yiyerek fısıldadı: “Zenginler uğrunda ölüme sürükleniyoruz diyorsun. Peki, halk ne oluyor? Halk anlamıyor mu bunu? Halka bunu söyleyecek kimse çıkmaz mı? Kimse gidip de onlara, ‘Kardeşler, siz işte bunun için ölüyor- sunuz,’ demez mi?”
“Nerde! Diyelim sen gittin konuştun. Burda sözümüzü kümese tıkılı kazlar gibi birbirimizin kulağına fısıldıyoruz. Git bağır bakalım ortalarda, bağırabiliyor musun? Kafana kurşunu yediğin gündür. Halk sağır, dilsiz! Bu savaş uyandıracak halkı. Gök gürültüsünün ardından yağmur gelir.”
... yaşayışı genellikle, sade ve tutumluydu. Hayatta kendinden esirgemediği tek bir şey vardı: kitap. İş kitap almaya geldi mi akan sular dururdu. Severdi okumasını. Her okuduğunu anlıyacak kadar da zekiydi.
Hayatta kendinden esirgemediği tek bir şey vardı: kitap. İş kitap satın almya geldi mi akan sular dururdu. Severdi okumayı. Bir okuduğunu özüne kadar anlamadan da peşini bırakmazdı.