Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yaşanan Mimari

Steen Eiler Rasmussen

Yaşanan Mimari Gönderileri

Yaşanan Mimari kitaplarını, Yaşanan Mimari sözleri ve alıntılarını, Yaşanan Mimari yazarlarını, Yaşanan Mimari yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanin çevresine uyum ve düzen getirmek mimarinin görevidir.
bende de olan
Wright kendisini etkileyen mimari eserler gördüğünde içinde bir müzik hissettiğini söylemişti.
Sayfa 137Kitabı okudu
Reklam
248 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
147 günde okudu
Mimarlık ve sanat tarihini, Dünya mimarisini harmanlamış ve araştırmaya yönelten alanımla ilgili bir başucu kitabı oldu benim için. Yazar
Steen Eiler Rasmussen
Steen Eiler Rasmussen
diyor ki “Geleceğin mimarları inşaat mühendisleri olacak..”” bunu duyunca çok şaşırdım çünkü şuan öyle değil miydi?? Eskiden estetiğe o kadar önem verirlermiş ki bir yapının bitimi yıllar alırmış, gerek dayanıklılık gerek güzellik açısından.. Günümüzde o kadar maliyetli ki insanlar göze hitap etmese de sağlam olsun uzun ömürlü olsun diyor.. Ve bir ilgimi çeken konu ise “”bunu da kitaptan öğrendim”, 2. Dünya Savaşı ile kamufle olmak adına Almanya’da tüm binalar,evler gri ve tonlarına bürünmüş(dikkat çekmemek adına) sonrasında bir ışığın,bir sesin,ritmin,orantının ve algının mimari ile bütünlüğünü anlıyorsunuz.. Mimari sanatanı severek yapan her birey okumalı.. :)
Yaşanan Mimari
Yaşanan MimariSteen Eiler Rasmussen · Remzi Kitabevi · 2020207 okunma
Başka hiçbir sanat beşikten mezara insanın günlük yaşamıyla bu denli yakından ilgili değildir.
Mimariyi değerendirmek için kesin kurallar ve ölçütler koymak olanaksızdır. Çünkü her değer verilecek bina — tüm diğer sanat eserlerinde olduğu gibi— kendine has standartlara sahiptir. Karşınızdaki binayı her şeyi en iyi ben bilirim edasıyla ele alırsanız, kendini kapayacak ve size söyleyecek hiçbir şeyi olmayacaktır. Buna karşın yeni izlenimlere açıksanız, bina kendini size açacak ve gerçek özünü sergileyecektir. Mimariden, tıpkı doğayı seven bir kimsenin bitkilerden hoşlanması gibi hoşlanmak mümkündür. Böyle bir kimse bir çöl kaktüsünü mü yoksa bir su zambağını mı daha çok tercih ettiğini söyleyemeyecektir. Bu bitkilerden her biri kendi yöresine ve iklimine çok iyi bir şekilde uymuştur. Bir doğasever, yaşayan ve büyüyen her şeyi sever. Onların kendine has özelliklerini öğrenir ve böylece karşısındaki canlı türünün uyumlu bir şekilde gelişip gelişmediğini anlar. Mimariyi de aynı şekilde yaşamalıyız.
Sayfa 240Kitabı okudu
Çoğu zaman ne kadar işitebileceğimizin farkına varmayız. Baktığımız nesnenin genel bir izlenimini edinir, bu izlenime katkıda bulunan çeşitli duyuları düşünmeyiz. Bizi bir odanın soğuk ve ciddi olduğunu söylemeye iten neden, ender olarak, oda sıcaklığının düşük olmasıdır. Gösterdiğimiz tepkinin nedeni odanın biçimine ya da içinde kullanılan malzemelere karşı duyulan hoşnutsuzluk, diğer bir deyişle hissettiğimiz bir şey olabilir. Aynı tepki odanın renklerini soğuk bulmamızdan kaynaklanıyorsa gördüğümüz bir şeye karşıdır. Son olarak, odanın akustik özelliklerinden kaynaklanan yankılanma, özellikle yüksek tonlarda, rahatsız edici olabilir. Bu durumda da işittiğimiz bir şeye tepki gösteriyor oluruz. Eğer aynı oda sıcak renklere boyansa ya da yankılanmayı azaltmak için halı ve perdelerle kaplansaydı içerideki ısı değişmediği halde onu daha sıcak ve rahat bulacaktık.
Sayfa 227 - 228Kitabı okudu
Reklam
Ufak bir odanın koyu ve yoğun tonlarda boyanması gerekir ki, sizi saran dört duvarın oluşturduğu yakın ortamı hissedebilesiniz. Büyük bir odada kullanılan renk düzeni ise, bir duvardan diğerine olan uzaklığı iyice hissedebilmeniz için, açık ve hafif olmalıdır. Bir Alman kuramcısı rengin nasıl, sadece neyin büyük ve neyin küçük olduğunu değil, ayrıca neyin aşağıda ve neyin yukarıda olduğunu da vurgulamak için kullanılabileceğini uzun uzadıya tanımlamıştır. Ona göre döşeme, üzerinde yürüdüğümüz toprak gibi bir yerçekimi etkisi yaratmalıdır. Bu yüzden kil ya da kayalık zeminin gri ya da kahverengi tonlarına sahip olmalıdır. Buna karşın duvarlar, çiçek açmış çalılar, ağaçlar ve toprağın üstünde yükselen her şey gibi, daha renkli olmalıdır. En son olarak da tavan, tepemizdeki gökyüzü gibi, açık ve hafif olmalı; beyaz, pembe veya mavi tonlarına boyanmalıdır. Ona göre pembe ya da mavi renkli bir döşemenin üzerinde yürümek insana güvensizlik hissi verir. Koyu renge boyanmış bir tavan ise ağır bir yük gibi insanı âdeta ezer.
Sayfa 221Kitabı okudu
Genelde nedenini tam olarak bilmesek de, belirli renkleri belirli şeylere yakıştırırız. Örneğin yiyeceklerin kendi doğal renklerinde olmaları bizim için önemlidir. Eğer onları renklerini değiştiren bir ışık altında görürsek iştah kesici olurlar. Belirli renkler, bilinen psikolojik etkilere sahiptir. Örneğin kırmızı ateşli, heyecan verici bir renktir; yeşil ise dinlendiricidir. Fakat birçok rengi anlamı farklı uygarlıklarda değişir. Doğru kullanıldığında, renk, bir binanın karakterini ve gözlemcide uyandırması istenen duyguları ifade edebilir.
Sayfa 220Kitabı okudu
Kapalılık yerine açıklık etkisini aratmak istiyorsanız, yoğun ışık kullanamazsınız. Frank Lloyd Wright, daha mesleğinin başında bunu fark etmişti. Onun açık plan olarak adlandırdığı düzende tasarladığı evlerde, duvar ve bölmelerin tavana kadar uzanmadığını, tepede açıklıklar için yer bırakıldığını görürsünüz. Bu, odaya sadece açıklık duygusu kazandırmakla kalmaz, ayrıca içeri fazladan ışık girmesini sağlar.
Sayfa 211Kitabı okudu
Çoğu kimse için kusursuz ışık yalnızca bol ışık anlamına gelir. Bir şeyi yeterince iyi görmezsek daha fazla ışık isteriz. Oysa çoğu zaman bunun yeterli olmadığını görürüz. Çünkü ışığın niceliğinden çok niteliği önemlidir.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
Belki bir peri sarayına en uygun malzeme buzdur ama günümüzün gerçekçi dünyasında sağlam dokusal etkiler gereklidir; tıpkı görünüşü sürekli olarak değişen buz tabakasının altında, sonsuza kadar kalacakmış gibi duran çakıl taşlarında olduğu gibi. Çok uzun bir zaman süresince buzun hareketleri sonucu birbirleriyle sürtünen çakıl taşları ideal ölçüde düz yüzeylere sahiptir. Dokunması sağlam ve hoş, biçimleri düzgün ve belirgin, dokusal etkileri ise kesindir. Yayaların kuşaklar boyu üstünden geçip aşındırdıkları granit kaldırım taşları da aynı karaktere sahiptir. Taş yüzeyi cilalanarak daha da parlak hale getirilebilir. Fakat bunun sonucunda yüzey, kesinliğini kaybedecektir. Danimarkalı mimar Carl Petersen, bunun sebebini şöyle açıklamıştır: Çok parlatılmış bir taşta, yüzeyde cama benzer bir tabaka oluşur. Bu tabakadan fazla zorlanmadan geçen ışık, yüzeyin biraz altında yer alan daha pürüzlü bir tabaka tarafindan durdurulur. Diğer bir deyişle aynı anda iki yüzey birden görülür: Dıştaki parlak yüzey ve içteki pürüzlü yüzey. Bu, resim çekerken fotoğraf makinesinin hareket etmesi sonucu ortaya çıkan, üst üste binmiş iki görüntü etkisini andırır. Cilalanmış ahşap da aynı etkiyi yaratır.Islakmış ya da camla kaplıymış gibi duran cilalı masaları hepimiz görmüşüzdür. Burada sorun yüzeyin ayna gibi olması değildir — metal yüzeyIer ne kadar cilalanırsa cilalansınlar, üst üste binmiş görüntü etkisi vermezler.
Sayfa 176 - 177 - peri sarayı istəmək •~•Kitabı okudu
"Çünkü üslubu yaratan, malzeme, konu, zaman ve insandır."
Sayfa 171Kitabı okudu
Danimarkalı heykeltıraş Thorvaldsen'in sık sık kullanılan bir deyişi vardır: "Kil hayattır, alçı ölüm, mermer ise yeniden diriliş." Bu oldukça grafik bir ifadedir. Hayalinizde aynı heykelin her biri bu malzemelerden biriyle yapılmış üç ayrı kopyasını canlandırırsanız aslında hepsinin birbirinden oldukça farklı olduğunu görürsünüz.
Sayfa 166Kitabı okudu
Kesin matematiksel orantılarla çalışmak ruhu sevindirir, dolayısıyla basit orantılı tellerin oluşturduğu tonlar kulağa hoş gelir. Gerçekte müzik dinleyen bir kimsenin, müziği oluşturan tellerin uzunluğu hakkında hiçbir fikri yoktur. Uzunlukları anlaması için telleri görmesi ve ölçmesi gerekir. Fakat yürüttükleri mantık ne olursa olsun, sonuçta Yunanlılar görsel dünyadaki basit matematiksel orantılarla, işitsel dünyadaki ses uyumu arasında bir ilişki olduğunu buldular. Bu ilişki, bir ses tonunun nasıl oluştuğu ve dinleyiciyi nasıl etkilediği keşfedilene kadar gizemli kaldı. Fakat açıkça ortaya çıkan, İnsanın, çevresindeki basit matematiksel orantıları algılamasını sağlayan bir yeteneğe sahip olduğuydu. Bu yetenek, müzik konusunda kanıtlanmıştı; aynı yeteneğin görünen boyutlar için de geçerli olduğuna inanılıyordu. Genelde basit orantıları kullanan mimari o zamanlar ve daha sonraları da müzikle karşılaştırılmış, mimari donmuş müzik olarak adlandırılmıştır. Kuşkusuz ölçek ve orantı mimaride çok önemli bir rol oynarlar. Fakat müzikte uyumlu veya uyumsuz diye adlandırdığımız seslere koşut bir etki yaratacak görsel oranlar yoktur.
Sayfa 105 - 106Kitabı okudu
Kübist kamuflaj, çoğu insan için daha önce hiç rastlamadıkları bir görsel etki gösterisiydi. Fakat savaş bittiğinde, herkes bunları öğrenmiş, mimaride olduğu gibi diğer sanatlarda da kübist biçimlerle yeni denemeler yapılmayabaşlanmıştı. Bunlardan biri, 1919'da çevrilen "Dr. Caligari'nin Odası” adlı Alman filmiydi. Filmdeki olaylar bir delinin beyninde geçiyordu. Beyni simgeleyen dekorlardaki tüm biçimler, eğri büğrü üçgenlere ve diğer garip şekillere dönüşmüştü. Bu dönemde binalar da garip biçimlerde inşa edildi. Fakat tüm bu garip biçimler bir geçiş dönemine aitti ve fazla bir iz bırakmadı. Buna karşılık cephenin bütünlüğünü dikdörtgen renk yüzeyleri kullanarak parçalama çabaları, daha kalıcı bir etki yarattı. Almanların, savaş sonrasında yeni bir stil yaratmak için inatçı bir azimle yaptıkları deneylerle karşılaştırıldığında, Le Corbusier'nin 1920'lerin ikinci yarısında yaptığı çalışmalar hayret verici şekilde sade ve açıktı. O devirde, Le Corbusier bina tasarımları yanında ayrıca kübist resimler yapıyor ve mimari konusunda esin verici kitaplar yazıyordu. Yazılarında her şeyin nasıl akılcı olması gerektiğini anlatıyor, "Konut, içinde yaşanılan bir makine olmalıdır,” diyordu. Fakat tasarladığı evler yazdıklarından çok farklıydı -- bunlarda günlük yaşam için kübist bir çerçeve yaratma çabası görülüyordu. Bu evler ağırlığı olmayan renk kompozisyonlarıydı; kamuflaj yapılmış gemiler gibi ne olduklarını kavramak zordu.
222 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.