Bir akşam, annesini sedirde görmediğini anımsıyor. Minderler,örtü,her şey yerli yerindeydi ama annesi yoktu. Sonra da hiç olmadı. Ölüm, onun sedirdeki boşluğuydu işte, o kadardı; büyüleyici, esritici bir yanı olmadığını o günlerde anlamıştı. Bir şeyin birdenbire yerinde olmaması, aynı tiktağın sürüp gitmesiydi ölüm.