Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yergi Nükte ve Fıkralarıyla - Yahya Kemal

Kemal Özer

Yergi Nükte ve Fıkralarıyla - Yahya Kemal Sözleri ve Alıntıları

Yergi Nükte ve Fıkralarıyla - Yahya Kemal sözleri ve alıntılarını, Yergi Nükte ve Fıkralarıyla - Yahya Kemal kitap alıntılarını, Yergi Nükte ve Fıkralarıyla - Yahya Kemal en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Üzücü...
Yahya Kemal, Orhan Veli'nin yazdıklarını yakından izler. Kitâbe-i Seng-i Mezar" adlı ünlü şiiriyle de ilgilenmiş, Orhan Veli'ye ilişkin bir de dörtlük yazmıştır. Dörtlük şöyle: Yıllarca saltanat nice âsar-ı san'atı Benzetti sofrasındaki hünkârbeğendiye Orhan Veli kitâbe-i seng-i mezarını En sonra tuhfe kıldı Süleyman Efendiye.
Bir öğleüstü Yahya Kemal ünlü Abdullah Efendi Lokantasında. Eline yemek listesini almış okuyor: — Tatar böreği... İç pilav... Zeytinyağlı enginar... Kuzu fırın... Yoğurtlu kebap... Badem tatlısı... Kaymaklı baklava... — İşte, okumaya doyamadığım en leziz eser!..
Reklam
"Yahya Kemal hükûmet gibidir, eleştiriye dayanamaz, hep alkış ister!"
Sayfa 60 - ...demiş Çallı İbrahim.Kitabı okudu
Okuması için üstada şiirlerini bırakan genç ozan, sonucu öğrenmeye Park Otel'e uğrar. Yahya Kemal, gencin defterini geri verir. Ama düşüncelerini yazmamıştır. Bunu gören genç, yazmasını rica eder. Yahya Kemal "Çok güzel, çok nefis." sözleriyle başından savmak ister genci. Ama direttiğini görünce dayanamaz, şöyle der: — Şiirlerinizin yarısı iyi, yarısı orijinal. Ancak iyi olanı orijinal değil, orijinal olanı da ne yazık ki iyi değil!
Manidar...
Kimi ozan adayları Park Otel'de buldukları gibi kimileri de Yahya Kemal'i yolda çevirip şiirlerini ayaküstü okurlar ve düşüncesini hemen öğrenmek isterler. Karşısına dikilen böyle biri: — Üstat, demiş. Size sıcağı sıcağına birkaç mısramı okuyayım. Ve başlamış okumaya. Ne vezin, ne kafiye, takır tukur okunan mısraları dinlemiş Yahya Kemal. Bakmış ki yalnız bir mısra, içinde bir sözcük değişikliğe uğrarsa vezinli hâle gelebilir. — Azizim, demiş. İstersen "Rüyada görüp o yâri sevmiştim" mısranı değiştirip "Rüyada görüp o yâri sevdim" yap. Ozan adayı şöyle bir düşünmüş: — Ama üstat, demiş. O zaman da mısranın vezni bozulmuyor mu?
Bir gün Orhan Veli, Boğaz vapurunda üstada rastlar. Ordan burdan biraz konuşurlar. Söz dönüp dolaşır edebiyata gelir. Yahya Kemal, yeni şiirleri olup olmadığını sorar. Olumlu yanıt alınca bunlardan birini okumasını ister Orhan Veli'den. O da hiç nazlanmadan okur. Divan edebiyatı çeşnisinde yazdığı "Efsane" şiiri şöyledir: Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Gece sahilde sular fecre kadar çağlardı O çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenk Bir güneş dalgalar üstünde doğar rengârenk Mavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histe Rindler, muğbeçeler mest bütün mecliste Ve o âfetle bütün kahkahalar nağmeleşir O gürültüyle sular çalkalanır çağlardı Bir zamanlardı bu gamhanede bir dem vardı Lâkin artık o hayal âlemi bir efsane Ses seda yok bu değil sanki o devlethane Üstat, şiiri dinler. Çok güzel bulduğunu söyler Orhan Veli'ye. Ardından da ekler: — Biraz daha gayret etseniz bu alanda bizi de geçeceksiniz... Orhan Veli'nin yanıtı onun canını sıkacak kertede anlamlıdır: — Aman üstadım, biz ciddiye almıyoruz bunları, alay olsun diye yazıyoruz!
Reklam
Bâbıali'nin eli sıkılığıyla da ünlü gazate sahiplerinden Halil Lütfi, nasıl olmuşsa Yahya Kemal'i yemeğe çağırmış. Üstat, onun ününü bildiği için bu çağrıya pek şaşmış ama yine de gitmiş. Sofraya oturunca bu şaşkınlık iyice artmış. Çünkü tüm yiyecekler birkaç lokmada, tüm içkiler de birkaç yudumda bitivermiş. Yahya Kemal, biraz oturduktan sonra kalkmak için izin istemiş. Halil Lütfi verdiği ziyafetten hoşnut, onu kapıda uğurlarken: — Teşekkür ederim. Sizi yine yemeğe çağırmak isterim, herhalde kabul buyurursunuz? demiş. Gözleri parlayan Yahya Kemal: — Elbet kabul ederim. diye yanıtlamış. İsterseniz hemen şimdi!..
Yahya Kemal, iri cüssesiyle boğazına düşkünlüğünü saklamaz. Yanakları dolgun, göbeği yerinde, kanlı canlı. Bir gün Park Otel'de ünlü tiyatro oyuncusu Muammer KARACA ile karşılaşır. Muammer KARACA, hele gençliğinde, üstadın tam tersine zayıf, kavrukça biri. Hatır sorup birbirleriyle konuşurlarken Yahya Kemal'in dikkatini çeker bu durum. Muammer'i şöyle tepeden tırnağa bir süzdükten sonra "Yahu, nedir bu hâlin? Seni gören de Türkiye'de kıtlık var sanır." der. Muammer, hem boynunu büker hem de yanıtı yapıştırır: — Seni gören de bu kıtlığı sen yarattın sanır!
Yaz başlangıcında bir gün Yahya Kemal ada vapuruna biner. Şöyle biraz yalnız kalmak, başını dinlemek niyetindedir. Nerden çıkarsa bir genç ozan hemen yanı başında biter. Görmezden gelmek mümkün değildir. Yahya Kemal de çaresiz selamını alır ve sorar: — Ne o, adada yazlık tuttun galiba? Avurtları çökük, benzi solgun genç: — Öyle üstat, der. Nicedir bir halsizlik, bir öksürük vardı. Doktorlar ada havasının iyi geleceğini söylediler. Sende verem istidadı var, dediler. Yahya Kemal sızıldanan gencin hemen sözünü keser: — Vah yavrum vah, sende o da mı istidat hâlinde?
Patavatsızın biri varmış, her yere girip çıkar herkesin ortasında ileri geri konuşur, sözünün nereye varacağına aldırmazmış. Yahya Kemal'le Mehmet Akif'in baş başa konuştuğu bir gün patavatsız bulundukları yere damlamış. Yahya Kemal'i heyecanlı heyecanlı konuşurken görünce seslenmiş: — Yine ne yalanlar atıyorsun bakalım! Mehmet Akif'in yüzü kızarmış bu sözü duyunca. Yahya Kemal ise istifini hiç bozmamış: — Üstada seni övüyordum, demiş.
33 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.