Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü

Fikret Şenses

Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü Gönderileri

Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü kitaplarını, Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü sözleri ve alıntılarını, Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü yazarlarını, Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
360 syf.
9/10 puan verdi
Yoksulluğun Paradoksu!
Kitap; yoksulluğun, neoliberal söylemlerle önemsizleştirildiği fakat buna karşın da yine aynı neoliberal söylemlerle körüklendiği durumları tasvir etmektedir.
Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü
Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki YüzüFikret Şenses · İletişim Yayınları · 200224 okunma
360 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Küreselleşmenin Öteki Yüzü: Yoksulluk - Fikret Şenses
Yazardan dinleyelim: ''...Bu amaç doğrultusunda kitap, yoksulluk çalışmalarının temel bulgularını eleştirel bir gözle inceleme, ülkemizde artmasını beklediğimiz yoksulluk araştırmaları için bir altyapı oluşturma ve bu çok karmaşık konuyu belli başlı bütün yönleriyle ve küresel bir bütünlük içinde kapsamlı bir biçimde ele alan temel bir başvuru kitabı ortaya koyma çabasına dayanıyor...'' Puanım;9/10. Sosyologların ve siyaset-bilimcilerin okumasını tavsiye ederim.
Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki Yüzü
Yoksulluk - Küreselleşmenin Öteki YüzüFikret Şenses · İletişim Yayınları · 200224 okunma
Reklam
Bunun gibi, yoksullukla mücadele için yapılacak harcamaların yüksek oranda enflasyonun yaşandığı ülkelerde enflasyonu hızlandırararak ve büyüme hızını düşürerek yoksulları olumsuz yönde etkilemesi de dikkate alınması gereken olasılıklar arasındadır.
Ulusal devletlerin, iç piyasaya dayalı büyümenin hızını ve sektörel bileşimini, çoğu kez merkezi planlamanın de katkısıyla büyük ölçüde denetim altında tutabildikleri eski sürecin tersine, neo-liberal büyüme süreci, bu denetim mekanizmalarının ortadan kalktığı, devletin ekonomi üzerindeki etkisinin giderek azaldığı, üretim yapısının artan ölçüde dış talep tarafından biçimlendirildiği ve serbest piyasa kurallarının giderek egemen olduğu bir süreçtir. Bu nedenle, bu "küresel" ortamda, büyüme ile yoksulluk arasındaki etkileşimin de dış konjonktürle çok daha yakından ilişkili olması ve belli başlı dış piyasalardaki dalgalanmalardan daha çok etkilenmesi beklenebilir.
Oysa, büyümenin yoksullardan yana yararlar sağlayabilmesinin, temelde, üretim araçlarının mülkiyet yapısı, yoksulların sağlık ve eğitim hizmetlerine ve istihdam ve kredi olanaklarına erişim derecesi ve vergi yapısı gibi etmenlere sıkı sıkıya bağlı olduğu görülmektedir.
Büyüme sürecinde yoksulluğun azaltılması için küçük ve orta ölçekli işletmelere önem verilmesi, özellikle son otuz yılda sıkça dile getirilen bir öneri olmuştur. Emek-yoğun ve dolayısıyla istihdam yaratıcı kimi özellikleri, bu işletmelerin bu bağlamda önemli katkılarda bulunabileceğine işaret etse de (Islam, 1992: 1 16), bu katkı, bunların, Japonya ve Tayvan örneklerinde olduğu gibi, büyük ölçekli kuruluşlarla bütünleşerek, geriye ve ileriye bağlantılı üretim ağları oluşturabilmesine bağlıdır.
Reklam
Neoliberal politikalar, kısa dönemde istikrar, orta ve uzun dönemde de yapısal uyum programları aracılığıyla üretim yapılarının dış ticarete konu olan mallara doğru yönlendirilmesini, özelleştirme yoluyla ekonomi içinde kamu kesiminin ağırlığının azaltılmasını ve kamu açıklarının azaltılmasını amaçladı. Bu amaçlar doğrultusunda da, uygulandıkları ülkelerde sağlık, eğitim ve konut gibi sosyal sektörlere ve altyapı hizmetlerine yapılan kamu cari ve yatırım harcamalarının ve çeşitli alanlarda uygulanan sübvansiyonların kısılmasına yol açtı.
Sanayileşmiş ülkelerdeki gelişmelere koşut olarak, başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere, AGÜ'de de, özellikle 1980 sonrası dönemde üretim yapısında ve buna bağlı olarak işgücü piyasalarında önemli bir yapısal dönüşüm gözlenmiştir. Sanayi üretimi gerilerken, hizmet sektörü, yeni teknolojiler kullanan, nitelikli işçi çalıştıran, yüksek verimlilik düzeyine sahip sektörlerle, düşük verimlilik/düşük ücret ekseninde gelişen ve enformelleşen sektörlerden oluşan ikili bir yapı görünümü sergilemeye başlamıştır. Yapısal uyum programları, uygulandığı birçok ülkede sanayileşme hedefinin rafa kaldırılmasına ve bunun da ötesinde, sanayisizleşme sürecine girilmesine ve sanayi istihdamında önemli düşüşlere yol açmıştır. Sanayide kamu yatırımlarının hızla düşmesi, benzer biçimde, sanayi yatırımlarının özel kesim için de giderek çekiciliğini yitirmesi, kamu sanayi işletmelerinin özelleştirilmesi ve dış ticaret liberasyonu yoluyla sanayiin hızla dış rekabete açılması bu sonuçta kuşkusuz etkili olmuştur. (...) İşsizlik: Yapısal uyum programları sırasında AGÜ işgücü piyasalarında yaşanan yeniden yapılanma sürecinin en önemli etkilerinden birisi, özelleştirme ve devletin küçültülmesi politikaları sonucunda kamu kesiminde, ekonomik daralma ve sanayisizleşme sonucunda da özel kesimde, başta düşük ücretle çalışanlar olmak üzere, çok sayıda insanın işini kaybetmesi ve "açık" işsizliğin alışılmadık ölçülerde artması oldu (Gibbon 1992; 212)
Artan uluslararası rekabet ve sanayisizleşme karşısında işgücü piyasalarının yeniden yapılanması, birçok ülkede istihdam olanaklarını daraltırken, başta niteliksiz işçiler olmak üzere çok sayıda işçinin işini kaybetmesine ve yarı zamanlı çalışma gibi değişik istihdam biçimlerinin artmasına yol açtı.
Sayfa 166Kitabı okudu
Bir çalışmada, Almanya'da, işssiz kalma, çocukların doğumu, evlenmeden çocuk sahibi olma ve boşanma, terk ve ölüm gibi nedenlerle tek ebeveyn kalma gibi olayların, özellikle devlet ve toplumsal yardımlaşma olanaklarının bulunmadığı veya bunların yetersiz olduğu durumlarda, yoksullukla yakından ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır (Headey vd., 1994: 7)
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Mutlak yoksulluk kıstasları yeterli birer refah göstergesi değildir: Mutlak yoksulluk yaklaşımına yöneltilen bir diğer eleştiri, gelir ve tüketim harcamalarının yeterli birer refah/yoksulluk göstergesi olmadığına ilişkindir. Sözlüklerin yoksulluğu "az veya hiç serveti olmama durumu" olarak tanımlamalarına karşın, bu yaklaşım çerçevesinde yapılan yoksulluk araştırmaları çok büyük ölçüde gelir ve tüketim harcamaları üzerinde odaklanarak refah düzeyinin en temel belirleyicilerinden biri olan servet dağılımını ilgi alanlarının dışında bırakmaktadır (Friedmann, 1996: 163).
Ülkelerin ekonomik ve sosyal yapıları, iklim koşulları, göreli fiyat yapıları ve gelişmişlik düzeyleri, para birimlerinin satın alma gücü ve nakit dışı yardımların düzeyi arasındaki farklılıklar ve bunların da ötesinde, ülkelerin farklı tarihleri, kültürleri, gelenekleri ve hatta inanç sistemleri bu konuda ortak bir yaklaşımın benimsenmesini güçleştirmektedir.
Mutlak yoksulluk çizgisi belirlenirken, örneğin, hemen her aşamada, çeşitli değer hükümleri ve öznel değerlendirmeler ön plana çıkabilmekte ve bu da belirlenen çizginin etrafında tartışma yaratmakta ve gerçek düzeyinden düşük veya yüksek belirlendiği iddialarına yol açmaktadır. Yoksulluk çizgisinin salt gıda malları bazında belirlenmesinde karşılaşılan güçlükler gıda dışı malların da hesaba katılması durumunda daha da ağırlaşmaktadır (Alagh, 1992: 109). Bu nedenle, mutlak yoksulluk çizgisinin gerek tek bir ülke içinde ve gerekse uluslararası düzeyde, bir topluluktan bir diğerine mekansal kıyaslamaya elverişli bir temel oluşturmadığı söylenebilir.
Belli başlı bütün yoksulluk tanım ve yaklaşımları değişik ölçülerde öznel unsurlar taşımaktadır. Bu nedenle, mutlak yoksulluk yaklaşımının temelinde yatan "asgari geçim düzeyi" kavramının anlamının değişik yerlerde, değişik kişilerce farklı biçimlerde yorumlanması kaçınılmazdır. Örneğin, asgari kalori gereksiniminin ve belirli bir miktar gelirin enerjiye dönüştürülmesinin, çevre koşulları ve ekonomik etkinlik alanlarına ve düzeylerine de bağlı olarak kişiden kişiye, hanehalkından hanehalkına ve hatta bir toplumdan diğer bir topluma değişiklik göstermesi beklenebilir (Farah ve Sampath, 1995: 148)
Seçilecek fiyat endeksinin yoksulların ağırlıkla kullandığı mal ve hizmetleri yansıtması doğal olarak bir tercih nedenidir. Değişik yerlere ve kesimlere özgü fiyat endekslerinin bulunmayışı, özellikle bölgesel farklılıkların büyük olduğu ülkelerde önemli boyutlara ulaşan yaşam maliyeti farklılıklarının göz ardı edilmesine neden olabilir.
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.