(Bir ofis. Patron Şenol Bey bir iş bağlantısı yapmak üzeredir.)
Patron (Şenol Bey): Söylediğim gibi Muharrem Bey. Bu ülkede en sağlam binaları ben yaparım. Hiçbir masraftan kaçınmam. İnsan hayatı benim için kutsaldır. Benim binalarım 10 şiddetindeki depremlere bile dayanır. Ben Japonlara bu işin ilmini öğretirim.
Muharrem Bey: Diyorsunuz?…
Patron (Şenol Bey): Aynen…
Muharrem Bey: Benim için en önemli özellik, binaların sağlamlığı. Bu durumda siz aradığım adamsınız.
Patron (Şenol Bey): Evet Muharrem Bey, ben tam da aradığınız adamım. Anlaşmayı hemen imzalayalım.
Muharrem Bey: Tamam Şenol Bey. Hemen imzalayalım.
(Bu sırada Patron Şenol Bey’in cep telefonu çalar.)
Patron (Şenol Bey): Afedersiniz, Muharrem Bey. Telefonum çalıyor. Ben bir bakayım. Bizim sekreter arıyor.
Buyur kızım. Bir şey mi vardı? Nee….. Deprem mi oldu? Şiddeti kaç? 5 mi? 5 şiddetindeki depremde bir şey olmaz kızım. Telaşlandırdın beni? Ne bizim binalarda hasar mı var? Ne kadar hasar? Yıkıldı mı? Kaç tanesi yıkıldı? Hepsi hepsi mi? Peki bizim çocuklar ne durumda? Hepsi enkaz altında mı? Sen ne diyorsun kızım? Polisler de beni mi arıyor? Kızım sen ne diyorsun?
(Koltuğa yığılır kalır.)
Patron (Şenol Bey): Ben mahvolmuş bir adamım. Ben şimdi ne yaparım? Allah’ım ben ne yaptım? Allah’ım ben ne yaptım?... Ben bir aptalım, ben bir aptalım…