Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık

Uğur Mumcu

En Eski Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık Sözleri ve Alıntıları

En Eski Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık sözleri ve alıntılarını, en eski Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle...
:D
Bir gün Güney Amerikalı devrimci Che Guevara'nın fotoğrafını asmıştı odasına. Bir tutucu profesör, -  Neden asıyorsun... diye sorunca, tutucu profesörü de güldüren şu cevabı vermişti: -  Yakışıklı adam onun için asıyorum. Ne kızıyorsun. Bir senin suratına bak, bir de onun...
Reklam
Bir dönemin adalet anlayışı da budur: Aşabildiğini ipe çek, yakaladığını yol ortasında vur, kıstırdığını havan topuyla imha et, hastalananı eceliyle baş başa bırak; gencecik insanlar birer birer ölsünler, ne çıkar!.. Yahya Demireller sağ ya... Hatice Alankuş nasıl öldü? Cezaevinde barsak düğümlenmesinden... Bir gül fidanı gibi, gencecik bir kızdı. Gelinliğinin ütüsü bozulmamıştı daha. Ölürken cezaevi doktoru neredeydi, ne yapıyordu? Hiç. Ne yapacaktı, hiç... "Hipokrat" yemini etmiş doktorların gözü önünde öldü Hatice. Cinayet değildir de nedir bunun adı?!.. Harun Karadeniz nasıl öldü? Bir uydurma dava ile gözaltına alındı. Hastaydı. Kanserdi. Tedavi edilmesi gerekiyordu. Bile bile, göz göre göre, kanserin adım adım ilerlemesine izin verdiler. Cezaevinden çıktı, bu kez yurtdışına çıkarmadılar. Birtakım gizli istihbarat raporları, doktor raporlarından üstün tutuldu. Bunun için hesap veren oldu mu? Hayır. Hatice Alankuş'un davası açıldı mı? Hayır!.. Şimdi de, aynı musalla taşına Yusuf Küpeli konmak üzeredir.
Yıldızlı alıntı*
Bilmem, cezaevinde hastalanmak nedir, bilir misiniz? Hem de, kanınızın damarlarınızdan günbegün çekildiğini, nefesinizin göğsünüzün inip kalkmasına yetmediğini duyarak, anlayarak ve bilerek ölmek nedir anlayabilir misiniz? Karşınızda, devletin "manevi şahsiyeti" gibi duran insanlardan birtakım hukuk kurallarını duya duya, özgürlükten, barıştan ve demokrasiden dem vurulan bir ülkede, her gün azar azar ölmek nedir, bilir misiniz hiç?!.. Bir adam cezaevindeki ranzasında ölümle savaşıyor... Barolar susmamalı!.. Barolar Birliği susmamalı!.. Tabipler Odaları susmamalı!.. Namuslu kalemler susmamalı!.. Milletvekili ve senatörler susmamalı. Çünkü, bir ülkede, bir kişiye yapılan haksızlık, bir topluma karşı işlenmiş bir suç gibidir. Devletin görevi yaşayanı yaşatmaktır. Devlet, yaşayanı öldürmek gibi bir yetkinin idam sehpası ve infaz mangası değildir. Yaşayanı, sağlıklı biçimde yaşatmak, devletin temel görevidir.
Nasıl?
Gencecik insanları ölüme mahkûm edenler kimlerdir? Sokak ortasında adam öldürenlerden söz etmiyorum. Kimdir etkililer, yetkililer, hekimler, görevliler, görevsizler? Kim veriyor bu ölüm emirlerini? Neden korkuluyor, kimden korkuluyor? Kim yönetiyor bu devleti? Neye göre yönetiliyor devlet? Anayasaya göre mi, işte Anayasa! Bir insan nasıl ölüme mahkûm edilir göz göre göre, nasıl?!..
Cinayet işleme özgürlüğünün milliyetçilik sayıldığı bir dönem yaşıyoruz. Vuran vuruyor, ölen ölüyor. Milyonluk yolsuzluklara, birader ve yeğen soygunlarına alıştırılan toplum, şimdi de kanlı mezar taşlarına alıştırılmaktadır. Saldırılar ve cinayetler bile artık yadırganmıyor, görüyorsunuz.
272 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.