Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. (...) Osmanlı saltanatı son bürokrat iken, bürokrasi bile tam-Arap, yahut yarı-Araptır. Türkleşmiş hiçbir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türk’e az rast geliyordum.
Karargâha yirmi yaşında gitmiştim; şimdi yirmi dört yaşındayım. Ümit, hayal ve iyimserlikten yuğrulan bu altın çağ, bir dede başı kadar yıpranmış, çileden geçmiş ve ağırlaşmış, onu omuzlarımın üstünde güç tutuyordum.