Kitap 1952 yılında yazılıyor ve 2300'lü yıllarda ve hatta büyük bir ihtimalle çok daha önce yaşanması ihtimal dahilinde olan bir tehlikeyi anlatıyor. Artık kitapların, gereksiz ve tehlikeli görüldüğü, itfaiyecilerin yangınları söndürmek yerine kitap yakmak için yangın çıkardığı distopik bir gelecek.
Konu gerçekten ilginç, hele 1952 yılında yazıldığı düşünülürse gerçekten takdir edilesi bir kurgu diyebilirim ama maalesef yazarın bunu anlatışı son derece karışık ve sıkıcı. Ortam kafanızda canlanmıyor ve bir anda mekândan mekâna ya da karakterden karaktere atlıyor. Karakterlerin bir derinliği yok.
Kitabın incelemeleri şöyle bir inceledim. Kitap için methiyeler düzenler olduğu gibi benim gibi düşünenler de olduğunu gördüm.
Kitap okumak benim için, bana kattığı bir sürü şeylerin olmasının yanında keyif veren de bir eylem. Onun için olabildiği kadar çok, (zaman yaratmaya çalışarak) okumaya çalışıyorum. O kadar çok okunacak kitap var ve maalesef çoğu kişinin olduğu gibi benim de zamanım kısıtlı ve çok değerli olduğu düşünülürse, bu kadar değerli zamanımı eğer ayırıyorsam, ya çok değerli bir bilgiye ulaşıyor olmam ya da bana okurken keyif veren bir kitap olmalı, zamanımı harcadığım kitap.
Sonuç olarak, değerli bir bilgiye ulaştım mı? Hayır. Okurken keyif aldım mı? Hayır. Bana göre okunmalı mı? Kesinlikle hayır.