Modern Hint edebiyatı ülkemizde pek popüler değil ve bunun gerçekten büyük bir eksiklik olduğunu fark ettim. Hazır bir hint edebiyatı okumuşken, bunu söylemeden geçmek istemedim!
Gelelim kitaba… Asya’nın farklı köşelerinde geçen hikâyelerde doğa ve insanın bağı başta o kadar etkileyici işlenmiş ki! Depremler, musonlar, tropikal ormanlar… Doğa adeta kitabın bir karakteri gibi. Ama beni en çok etkileyen şey, insanların sevdiklerine kavuşma umudu oldu. Uzak kalmanın, hasretin acısıyla başa çıkma şekilleri öylesine tanıdık ki, kitabın hissettirdikleri herkes için bambaşka olacaktır.
Bir yanda tarih ve politik çatışmalar, sömürgecilik, ekolojik kıyım; diğer yanda doğaüstü olaylar, ruhlarla iletişim gibi mistik unsurlar… Nasıl desem, gerçek ile hayal arasında bir noktada kalıyorsunuz. Fakat kitabın ikinci yarısından itibaren yazarın her şeye dokunma çabası, okumayı biraz zorlaştırıyor, bilginiz olsun!
Son olarak, Hindistan özellikle kadınlar için zor bir ülke ve yazar da kadın olarak yaşadığı baskıları, karşılaştığı zorlukları hikâyelerine yedirmeye çalışmış. Bu yönüyle de dikkat çekici bir eser.
Şimdiden keyifli okumalar!