Cennetten gönderilmeyen melekler vardır. Ben onlardan biriyim. Adaleti sağlamaya geldim. Kimlerin yaşayacağını ve kimlerin öleceğini belirlemek için buradayım...
Irkçılık, kalıtsal hastalık, dejenerasyon ve yok oluş arasında ezelden beri süregelen bir mücadeledir. Aynı zamanda daha iyi yaşam standartlarına sahip, daha sağlıklı bir toplum isteğidir. Irkların birbirine karıştırılması, çift taraflı bir soykırımdır. Küçük bir böceğin neslini sürdürmek adına gen bankalarının kurulduğu bir dünyada, gelişmesi asırlar süren insan ırklarının karıştırılması ve yok edilmesi genel anlamda kabul görmektedir. American Psychologist dergisinde, 1972 yılında yayımlanan bir makalede Amerikalı ve Avrupalı bilim adamlarından oluşan elli kişilik bir kurulun kalıtım teorisi üzerine sürdürülen tartışmaların bastırılmaması konusunda yaptıkları uyarılara yer verilmiştir.
Tarihçinin görevi, gerçekleri ortaya koymaktır; yargılamak değildir. Çoğu insan, doğru ve yanlış gibi sabit değerler taşır. Bu doğru değildir. Doğrular ve yanlışlar da zaman içinde değişir. Tarihçilerin görevi, tarihsel gerçekleri bulmaktır. Kaynakların gösterdiği hakikatleri incelemek; sonra da tarafsız ve olduğu gibi aktarmaktır. Eğer tarihçiler, insanların hatalarını yargılama görevini yapsalardı; gelecek nesiller tarafından çağın Ortodoks fosilleri olarak görünürlerdi.
Ellen Gjelten, insanların zayıflıklarını affetme konusunda cömert bir insandı. Fakat Tom Waaler'de hiçbir insani zayıflığa rastlamamıştı. Çünkü adamda insanlık yoktu.