Yaşayamadıklarımın altında hep ezildim ben..
Sevgisini göstermeyen, hiç bir sözüme inanmayan, hatalarımda en büyük cezaları bana layık gören ama başarılarımda tek bir cümle kuramayan bir anneye sahiptim.
Duygularımı saklama gereği duydum hep. Duyguları insanı zavallı gösteriyordu o zamanlar.. Çok sonra anladım ki duygularımı bilinmez o kuyunun dibine attığımda yaşama sevincimi de o kuyunun dibine gömmüşüm. Duyguları değilmiş insanı zavallı yapan.
Bir cümlede buluşamamak.. Dünyaya karşı gel, el ele ne yangınlardan sağ çık ama bir cümlede buluşama.. Bir insanla sohbet edemiyorsanız yaşadığınız yaşayacağınız her şey bir hiçten ibaret.
Çok oldu ben susalı... Kelimelerle dolu ruhumu kapattım dünyaya.. İlk hatamda yerden yere vurulduğumda yaptım bunu. Sonra hep dinledim, biriktirdim biriktirdim ta ki o gün ruhumun içindeki patlamayla anladım bunu. Susmak bazen insanı uçurumu kenarına getirip intihar tezahürleri yaratıyormuş.
Gerçekte bir ölüyken ruhumda capcanlı duruyordu. Bazen kaçıyor, bazen sarılmak, özlem gidermek için peşinden koşuyordum. Dünya seni benden alarak en büyük dersi öğretmişti bana. "Kaybetmek".
Onu kaybettiğim gün anlamıştım dünyanın artık eski dünya olmayacağını. O günden sonra canım neye yandıysa ona ağladım, neyi kaybettiysem onun yokluğuna koştum.. Ve en acısı onu kalbimin bir odasına kapattım..