Kendi adıma, farazi bir sonraki yaşam umuduyla bu hayatı yarım yamalak geçirmeye hiç niyetim yok. Hayatımı olabildiğince iyi ve mümkün olduğunca dolu yaşamak istiyorum tüm zorluklarının ve elbette ara sıra verdiği ödüllerin, acıların, hazların, abuklukların ve gizemlerinin bilincinde, sorumluluğunda ve ayırdında. Hayattan dileyebileceğim en son şey onun asla sona ermemesi, kendimi sonsuzluğun ufuksuz düzlüğünde sürükleniyor bulmak olabilir. Tek isteğim bu ölümlü hayatı yaşamak.
İnsanın varoluşu birçoklarına göre mucizevi görünebilir fakat temelindeki partiküller kapsamında bu, yalnızca sonsuz sayıdaki minnacık kuantum oluşumları bulunan bir fizik problemidir.
Kişinin inançları içerisinde kendini güvende hissetmesi ise abuk şekilde bir oksimorondur (birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması) zira bir şeye inanmanın nedeni güvensizliktir. Kişi bir şeyi ötesi berisi ve gerçeğiyle biliyorsa zaten ona inanmaya veya inandırılmaya gerek duymaz. İnsan yalnızca emin olmadığında inanca ihtiyacı olur. Dolayısıyla inanç bilgiden değil belirsizlik ve kuşkudan kaynaklanır. Kendi içerisinde inanmama olasılığını barındırır.
O zamanlar siyasetten masum birinin Kudüs'ü hala romantikleştirebilme imkanı vardı. Havada gizemin ışıklarının parladığını sanıyorsunuz. Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman efsaneleri birbirinin üzerine yığılıyor, hepsi aynı killi tepeciği sahipleniyor ve bu taşra kasabasının kozmopolit bir ruhu olduğunu size kolayca hayal ettiriyordu.
Bu alanda çok fazla kitap yok ilgi duyanlar okunabilir...
İnsanı sorgulamaya, eleştirel ve mantıklı düşünmeye teşvik eden bir kitap Lesley Hazelton'ın sıradışı bakış açısı ve zekasına hayran kalacaksınız. Çok canlı, cesur, eğlenceli, derin ve gizem ile bilimin her ikisinin çelişkilerini ele alış biçimiyle son derece bilge bir kitap.