Meyveler, sebzeler, çiçekler çok hızlı yetişiyor, inanılmaz iri oluyor ama ardından anında pörsüyor, kuruyor, ölüyorlardı. Hani sanki yaşamaya da ölmeye de aceleleri varmış gibiydi.
Sosyal bir deneyim için serseri gibi giyinen ve 2014 yılında New York'ta çekilen The Invisibles filminin çekimleri sırasında oyuncu Richard Gere, büyük duygusal etki yaratan inanılmaz anlar yaşadı. Bunu kendisi söylüyor:
"Evet, serseri gibi giyinip sokaklardaydım ama kimse beni fark etmedi.
Ben bir serseriydim, görünmez biriydim.
Bana tiksintiyle bakan insanların yanından geçen herhangi bir evsiz gibi hissettim.
Sadece bir bayan bana karşı çok nazikti ve bana yemek verdi ve bu benim için harikaydı.
Çoğu zaman sahip olduklarımızın kıymetini nasıl anlayacağımızı ve ne kadar şanslı olduğumuzu bilmiyoruz. Bizden daha az şanslı olan birine yardım edelim, bunu hep birlikte yapalım.
Bu yüzden deneyimimi tamamladıktan sonra şehre indim, yiyecek dağıttım ve tanıştığım her evsizlere 100 dolar verdim.
Onlarla konuştum, onları dinledim.
Minnettarlıkla ağladılar.
Cömert ve şefkatli olun.
Toplumda görmek istediğiniz değişimin kendisi olun. Kim yapabiliyorsa başkalarına yardım etsin, çünkü hepimiz birileri için başkalarıyız..."
İmparator II. Frederick, insanların doğuştan getirdiği dilin dinamiklerini merak etti ve sonu korkunç bir şekilde nihayetlenecek olan deneyini yapmaya karar verdi. Çılgın kralın diğer bir amacının da Tanrı tarafından, ilk insanlar olduğuna inanılan Adem ve Havva'ya hangi dilin verildiğini keşfetmek olduğu da söyleniyor.
Çocukların, içine doğdukları sosyal çevreleri tarafından onlara öğretilecek olan dışında; doğuştan getirdikleri bir dil sistematikleri var mıydı? Eğer çocuklara, konuşma denilen olgu öğretilmezse, büyüyünce nasıl bir iletişim yöntemi kullanacaklardı? Beynini kemiren diğer sorular da bunlar olmalıydı.
İmparator, talimatını verdi ve tam elli bebek denek olarak ailelerinden koparıldı. Bebeklerin bakımından sorumlu bakıcılar, deneklerin sadece altlarını değiştirip, mamalarını vermekle yetindiler. Bebeklerle hiçbir iletişim kurmadıkları, konuşmadıkları gibi göz temasında dahi bulunmadılar. Deney belirli bir süre devam etti ve bebeklerin tamamı, konuşacak yaşa gelmeden hemen önce hayatlarını kaybettiler.
Uzmanlar, günümüzde bu durumu kabaca şöyle açıklamaktalar:
Bebeklerin ölmesine neden olan sebep, beyindeki hipokampus merkezinden başka bir şey değildi. Zavallı deneklerle hiçbir şekilde iletişim kurulmadığı için, bebeklerin beynindeki hipokampus bölgesi, kendisinin istenmediğini düşündü. Ve bu mesaj, tüm beyne yayıldı. Beyin, bu mesajı aldığı için bebeğin ihtiyaç duyduğu gerekli nörolojik salgılamaları durdurdu. Dolayısıyla bebekler de yavaş yavaş ölmeye başladılar.