Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İslâmiyete yardımın en kıymetlisi ve ehemmiyetlisi, Ehl-i sünnet i'tikâdını ve ahkâm-ı islâmiyyeyi meydâna çıkarmak, fitne ve fesâd ateşini söndürmekdir.
Kalb, bu üç düşmânın (Nefsin, şeytânın, kötü arkadaşın) şerrinden, hücümundan kurtulunca, (tasfiye) bulur, ya'ni harâmları sevmek hastalığından kurtulur.
Reklam
İslâmiyyetin doğruluğunu isbât için, ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, hasta olan kalbde buna yakin hâsıl olması, çok güç olur. Kalbde yakin hâsıl olması için, dâhilden ve hâricden hastalık gelmemesi, gelmiş olanın da tasfiyesi lâzımdır. Bunun için, nefsi (tezkiye) etmekden, ya'ni cibilli olan inkâr hastalığından ve kalbi şeytândan ve fenâ arkadaşdan kurtarmakdan başka çâre yokdur.
Din bilgilerini akl ile isbât ederek (kalbe) inandırmak, kolay değildir. Yakînî, vicdâni bir imân elde etmek için, ispât yoluna gitmektense kalbi hastalıkdan kurtarmak lâzımdır.
Mürşid-i Kamil
Mürşid-i kâmil, bütün sözleri, bütün işleri, islâmiyete uygun olan Ehli Sünnet âlimi demekdir. İslâmiyeti iyi bilmesi, derin âlim olması lazımdır.
İslâmiyete uymayan herşey bozuktur. Atılması lazımdır. İslâmiyetin istemediği bir müslümânlık, zındıklıktır. İslâmiyete yapışarak hakikati aramak, tesavvuftur.
Reklam
Tarikat ve islâmiyyet, birbirinden başka, ayrı iki şey değildir. Aralarında kıl ucu kadar fark yokdur. Ayrılıkları, yalnız, topluluk ve genişlik, ilm ile ve keşfile olmakdır.
Bid'at
Bid'at sonradan yapılan şey demektir. Dinde yapılan değişiklikler ve reformlar bid'atdir. Bid'at üç türlüdür: 1- İslâmiyyetin küfr alâmeti dediği şeyleri kullanmak en kötü bid'atdir. 2- Ehi-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymıyan i'tikâdlar, inanışlar da kötü bid'atdir. 3- İbâdet olarak yapılan yenilikler, reformlar bid'at olup büyük günâhdır.
Sünnet
Sünnet kelimesinin dinimizde üç ma'nâsı vardır. (Kitâb ve sünnet) birlikde söylenince, kitâb, Kur'ân-ı kerim, sünnet de, hadis-i şerifler demekdir. (Farz ve sünnet) denilince, farz, Allahü teâlânın emrleri, sünnet ise, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” sünneti ya'ni emrleri demekdir. (Sünnet) kelimesi yalnız olarak söylenince islâmiyyet ya'ni bütün ahkâm-ı islâmiyye demekdir.
Zahir & Batın - Tarikat & Hakikat
İnsanın bâtını, zâhirini temâmlamakdadır. Zâhir ile bâtın, birbirinden kıl kadar ayrılmaz. Meselâ, ağız ile yalan söylememek islâmiyyetdir. Yalan söylemek arzusunu, zahmet çekerek, uğraşarak, kalbden çıkarmak tarikatdir. Yalan söylemenin kalbe gelmemesi de hakikatdir. Görülüyor ki, bâtın işi ya'ni tarikat ve hakikat, zâhir işini, ya'ni islâmiyyeti temâmlamakdadır.
Reklam
Peygambere “aleyhisselâm” vahy ile ya'ni Melek ile gönderilen ilmler, Sıddıklara “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma'in" ilhâm ile bildirilmekdedir. Bu iki ilm arasındaki fark, yalnız, vahy ve ilhâm arasındaki farkdır. O hâlde, hiç ayrılık olamaz.
Farz - Sünnet - Haram - Mekrûh - Mûbah
İslâmiyetin yasak ettiği şeyler, şiddetli zehirdir. Allahü teâlâ, insanları yarattığı vakit onlara fâideli olan şeyleri emr etmiş, zararlı olan şeyleri yasak etmiştir. Fâidesi kat'i olanların yapılmasını, lüzüm-i zarüri ile emr etmiştir. Bunları yapmak, (Farz) olmuştur. Fâideli şeylerden, yapılması, lüzüm-i gayr-ı zarûri olanlar da, (Sünnet) olmuştur. Zararı kat'i olanları terk etmek, lüzüm-i zarüri olup, bunlar (Harâm) olmuştur. Terk edilmesi, lüzüm-i gayr-ı zarüri olanlar, (Mekrûh) olmuştur. Ba'zı işlerin yapılıp yapılmaması, kulların ihtiyârına bırakılmıştır ki, bunlara (Mubâh) denir. Mubâhlar, iyi niyet ile yapılırsa, sevâb verilir. İyi niyet ile yapılmazsa, günâh olur.
Kendini Aldatan İnsan
Beden sâlih ameller yapmaksızın, kalbim selâmetdedir,(kalbim temizdir, sen kalbe bak) demek bâtıldır, boştur. Kendini aldatmakdır. Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadığı gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçınmadan, kalp, temiz olmaz.
Müslümânın önce yapacağı şey, hepimizden önce istenilen şey, emr olunanları yapmak, yasak edilenlerden sakınmakdır. Nitekim, sûre-i Haşr'ın yedinci âyetinde meâlen, (Resûlumün “sallallahü aleyhi ve sellem” getirdiği emrleri alınız, yapınız! Sizi nehy, men etdiği şeylerden kaçınınız!) buyuruldu.
Ma'rifet, ya'ni tanımak başkadır. İlm, ya'ni bilmek başkadır. Herkes, ilm sâhibi olabilir. Ma'rifet ise fenâ mertebesi ile şereflenenlerde bulunur.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.