d

Din ve Tarih

0 üye
Dünya'nın 5. Önemli Harem-i Şerifi
Hazreti Ömer (r.a.) zamanında 639 senesinde şehir merkezinde yer alan en büyük ibadethane olan Martoma Kilisesinin yerine yapılmıştır. Ardından 1091 senesinde Büyük Selçuklu Hükümdarı olan Melikşah'ın emriyle çok sayıda tadilat yapılarak bugünkü şekli verilmiştir. Ulu Cami dünyanın hem dinler açısından hem de eski mabed açısından beşinci mabedgahıdır. 1. Kabe, 2.Mescidi Nebevi, 3.Mescid-i Aksa, 4.Suriye Şam Emevi Cami, 5.Diyarbakır Ulu Cami'dir.
Ömrümü sizin hayatınızla birleştirsem dini taassubumuz ile milli duygu ve deşüncelere aldırmazlığınız arasında benim ateşim sönecek ve ben kaybolacağım. Halbuki milletimin benim gibi aydın kadınlara ihtiyacı pek çoktur.
Sayfa 66 - Bilge/Kültür•sanatKitabı yarım bıraktı
Reklam
En zor ibadet, gönül kazanmaktır. En büyük günah kalp kırmaktır... Hz. Ömer(r.a)
M.Ö 1. yüzyıl dolaylarında dünya tıka basa tanrılarla doluydu. Bunlardan binlercesi itişip kakışmakta, birbirleriyle rekabet etmekte ve kaynaşmaktaydılar. Birçoğu da göz açıp kapayıncaya dek sahneden kaybolmaktaydı.
... din tarihsel olarak meşrulaştırmanın en yaygın ve etkili bir araçsallığı olmuştur. (Berger, The Sacred Canopy)
Dini inanç ve tutumlarla yakından ilgili olan bir durum, insanın kendisini ve çevresini tanıyıp algılaması doğrultusunda ontolojik ve teleolojik meraklan içerir. İçinde yaşadığı âlemi tanıma, kendisinin ve âlemin nasıl ve neden var olduğunu, var oluşun bir amacının olup olmadığını araştırma, öteden beri insanın ilgi konusu olmuştur. Aynı şekilde insan, gerek kendisinin gerekse etrafındaki diğer canlıların dogum-ölüm kuralına tâbi olduklarını gözlemlemekte ve ölüm sonrasını da merak etmektedir. Ölüm nedir, ölüm sonrası neyi ifade etmektedir. şu ana kadar ölen ve hatırası zihinlerde yaşayan insanların (atalar) şu an nerede olduğu ve benzeri sorular, tarih boyu insanın zihnini meşgul eden hususlar olmuştur. İnsan, kendisi ve etrafındaki varlıklarla ilgili tüm bu sorulara yalnızca içinde yaşadığı maddi âlem ve tecrübe dünyası sınırlarında kalarak, daha doğrusu doğaüstü bir aşkın varlık inancına müracaat etmeksizin tatmin edici cevaplar bulamamaktadır. En basitinden, maddi âlemin nasıl var olduğu sorusunu, düşüncelerini maddi âlemle sınırlayarak cevaplamakta ve bu yetersiz cevapla da âciz kalmaktadır. Bu da insanın zorunlu olarak bu ālemin dışındaki aşkın bir varlığı kabullenmesini gerekli kılmaktadır.
Sayfa 22 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
86 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.