"Beni İsrâil arasında bozgunluk şöyle başladı: Bunlardan birisi, günâh işleyen diğer birisine rastlar, “Be adam, Allah'dan kork, yapmakta olduğun işi bırak; zirâ o iş sana helâl değildir” der. Ertesi gün yine o adama aynı halde rastlar. Böyle olduğu halde, o adamla yiyip içmekten ve onunla düşüp kalkmaktan çekinmezdi. Onlar böyle yapınca Allâhu Teâlâ bunların kalblerini birbirine benzetti. Sonra, “İsrâil oğulları içinde kâfir olanlar, isyanları ve hudûdu aşmaları yüzünden, Dâvud ve Meryem oğlu İsâ diliyle lâ'netlendiler. Onlar yaptıkları günahlardan birbirini menetmeye uğraşmazlardı. Bu ne çirkin bir şeydi. Bunlardan bir çoğunun, kâfirleri dost tuttuklarını görürsün. Onların nefisleri kendilerini ne fenâ şeye, Allâh'ın gazabına götürdü. Onlar azabda dâim kalacaklardır. Bunlar Allâh'a, Peygamber'e ve ona gönderilen Kitâb'a inanmış olsaydılar, kâfirleri dost etmezlerdi; fakat onların çoğu fâsıkdırlar”, meâlindeki âyeti okudu, sonra şöyle buyurdu:
Hayır, ya mârûfu emir ve münkerden nehyeder, zâlimi zulmetmekten meneder, onu hakka çevirir ve hak üzerinde durdurursunuz, yâhud Allâhu Teâlâ kalblerinizi birbirine benzetir; sonra sizi de Beni İsrâili lâ'netlediği gibi lâ'netler.
Sayfa 237 - 194 —İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh'den rivâyet..(Hadîsi, Ebû Dâvud ve Tirmizi rivâyet etmişler ve Tirmizi: Hadis hasendir, demiştir.)