İlk şeyden bahsedeyim, yoğun bakımda bir hastamız var, üniversite öğrencisi, tıp okuyor. Aniden bir şeyler oluyor ve şu an yoğun bakımda izliyoruz. Bugün mesai bitimi çıkmadan önce yanına gittim sohbet etmeye. Yazarak konuşuyor. "Bana bir tavsiye ver" dedim. "Hayat pamuk ipliğine bağlı, yarın ölecekmiş gibi yaşamak lazım" dedi.
Sabahtan beri uzun uzun yazıyordum. Vazgeçtim. Kısa ve öz bir not yazacağım kendime. Yanındayken rahatça oturabildiğin, gülebildiğin, ağlayabildiğin, yiyip içebildiğin, konuşmak zorunda hissetmediğin, rahatça sarılabileceğin insanların varlığı büyük bir nimet. Ve bir gün biriyle hayatını birleştirecek olursan aptallık edip boyuna bosuna, mesleğine, yüzüne, sesine vesaire özelliklerine bakarak değil, islamı yaşayışına ve yanında kendin olabileceğin biri olup olmamasına bakarak karar ver.
Olacaklardan bahsedeyim size
Ve olmuş olanlardan da.
Güneş doğacak, batacak ve yine doğacak
Ay santim santim devirecek onca yolu, hem de defalarca
Bitkiler filizlenecek, tohumlarını dökecek,
Bir tohum bir ormana dönüşecek
Yolda yavrusunu yalarken bir kedi,
Birileri sevdiklerini toprakta yalnız bırakacak.
Bir yerlerde bombalar patlayacak,
İnsanoğlu yapmayı bilmediği gibi
Yıkmaya devam edecek.
Bir yerlerde sevilmeyi bekleyenler
Birilerini sevmekten tiksindirecek
Ben diyebilmek için mesela
Sen olmamalısın diyecek birileri.
Gülmek mesela,
Kimilerinin yüzüne takmayı beceremediği bir maske iken
Kiminin zihninde canlandıramadığı bir sahne olmaya devam edecek.
Göz daha niceleriyle vakit geçirecek.
Beden gün geçtikçe eskiyecek.
Kalp gurbetin ağırlığında ezilecek.
Varamamış, belki de yürümemiş olmanın acısıyla inleyecek.
Peki akan yaşlar hangi ateşi söndürecek?
Sabah nöbetten gelip ikindiye kadar uyudum. Uyanıp işlerimi hallettim yemekten sonra annemlerle telefonda konuşurken şöyle bir uzanayım deyip tekrar uyumuşum, yeni uyandım. Vakit şu an gece yarısı oluyor, gözümde bi gram uyku yok. Sağlıkçı olmanın böyle sağlığa zararlı yanları da var:)
Ben şimdiye kadar bunu nasıl 1k'ya yazmamışım dediğim bir şey anlatacağım şimdi size. 95 yaşında bir hastam var, iki aydır falan yoğun bakımda izliyoruz. Çok hastalığı var ama hastalıklarından biri de alzheimer, hiçbir şey hatırlamıyor, sözel iletişimi de yok zaten. Her neyse. Amca bize ilk geldiğinde baş parmağı ve işaret parmağıyla sürekli tesbih çeker gibi hareketler yapıyordu. Ailesine sorduk geliş gidiş, bir de tesbih istedik tabii:) Sahiden ömrü boyunca namazlı abdestli, tesbih çeken bir adammış. Şimdi de hiçbir şeyden haberi yok ama hala tesbih çekiyor. Bu amca nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz hadis-i şerifini getiriyor aklıma:)
Bakın arkadaşlar, benim Ankara'da birlikte vakit geçirebileceğim, cami, türbe, mezarlık, müze, galeri, sahaf ve tarihi mekanları gezebileceğim, oturup sohbet edebileceğim, konuşulanları düzünden anlayan, namazlı abdestli, beni haktan alıkoymayıp hakka yönlendirecek, mümkünse tesettürlü, tercihen okumayı seven, güzel ahlaklı hanım arkadaş(lar)a ihtiyacım var. Yok olmuyor böyle. Etrafımda işe gidip gelmek ve trendyoldan alışveriş yapmak dışında işlerle uğraşan aklı başında insanlar görmeye ihtiyacım var. Şaka yapmıyorum, son derece ciddiyim. Hayatın acımasız ve sevimsiz akışı içinde kaybolmak istemeyen o bir avuç insan, size söylüyorum. Neredesiniz?