Hüznüm’le ben, karşılıklı konuştuğumuzda, günlerimiz kanatlanır, gecelerimiz düşlerle dolardı, çünkü Hüznüm güzel konuşurdu ve ben de Hüzün sayesinde güzel konuşurdum.
Ve Hüznüm’le ben, sevdik birbirimizi; bizi kuşatan dünyayı da sevdik, çünkü Hüznüm’ün müşfik bir kalbi vardı ve benim kalbim de Hüzün sayesinde müşfikti.
Ben çok öldüm sizin görmediğiniz kederlerimde
Kaç kere toprağa verdim kendimi
Ardımdan bir fatiha üç lanet okuyarak
Ayakta kalmak zorunda oluşumu
Güçlülük sanıyorlar
Dik tuttuğum başım artık ağır geliyor
Annemin gidemediği yerden
Gidemiyorum ben de
Kızım bakamıyor canımın acıdığı yerden
Kızdığı yerde ömrümün kırıklıkları
Sustuğum yerde konuşamadıklarım
Kaldığım yerde kaçamadıklarım
Ağrılarım hep aynı yerden başlıyor
Kahrolduğum yerde çarptığım kapılar
Yıkılan duvarlarım aynı yerde
Aynı yerde tükürdüm
Ağzımda beklettikçe tiksindiğim küfürlerimi
Rahman’a kırgın bir yanım
Bir yanım O’ndan başka gidecek yer bulamıyor
Sonum nerde, nasıl, ne zamandır bilmem
Bir yanım bu dünyaya küskün gidiyor…
Piraye 🍂