Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
PARS'IN BAZI HUSÛSİYETLERİ
Pars; kaplan benzeri, güçlü ve çevik olan yırtıcı bir hayvandır. Bir diğer ismi çitadır. Hanefî âlimlerinden İmâm Şemsü’l-Eimme-i Serahsî, pars hakkında şunları söylemiştir: Parsın birtakım hasletleri vardır ki, akıllı bir kimseye onlardan ibret almak gerekir. Mesela: Pars, avını tutmak için fırsat gözetir; bu, onun bir hilesidir. İnsana gereken de gayesine ulaşmak için çalışırken gaflet etmemeli, fırsatları kaçırmamalıdır. Avını yiyen av köpeğini, parsın yanında döverler. Böylece pars da vazifesini öğrenmiş olur. Akıllı kişi de başkasının hâlinden ibret almalı, onun düştüğü hatalara düşmemelidir. Pars, murdar eti yemez, sahibinden, temiz et bekler. Akıllı insan da öyle olmalı ve Rabb’inin meşru kıldığı yollardan kazandığı helâl rızkı yemelidir. Pars, avını ancak üç veya beş adım kovalar, uzun müddet kovalamaz; avını yakalayabilirse yakalar; yakalayamazsa bırakır. Akıllı insan da öyle olmalı; harîs (çok hırslı) olmamalı, sırf dünyalık kazanmak için kendini tüketmemelidir.
NEMÎME (SÖZ TAŞIMAK) HARAMDIR
İmâm Gazâlî rahimehullah demiştir ki: Nemîme (koğuculuk), insanların arasını bozmak için başkasının söylediği şeyleri, hakkında konuşulan kişiye ulaştırmaktır. Koğuculuk, bir sırrı anlatmak, açıklanması hoş görülmeyen şeyin üzerindeki perdeyi kaldırmaktır ve dinimizde haramdır. Bunun; söz, yazı, işaret, ima ile olması yahut taşınan şeyin bir söz,
Reklam
Akıl en büyük sermayedir
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde, “Allâhü Teâlâ, yeryüzünde akıldan daha kıymetli bir şey yaratmamıştır. Şüphe yok ki yeryüzünde (kâmil) akıl, kibrît-i ahmerden daha azdır.” buyurmuşlardır. İnsanî fazilet ve edeplerin olmazsa olmazı, Cenâb-ı Hakk’ın, din için asıl, dünya için bir direk mesâbesinde kıldığı akıldır. Zira
HASTA ZİYARETİNDE NE YAPILIR?
Hasta ziyaretinde hastanın hatırını hoş edip kalbine kuvvet vermek, Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretlerinin sünnetidir. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahü anh’in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki: “Bir hastanın yanına girdiğiniz vakit onu, ölüm hakkında rahatlatınız. Çünkü bu, onun gönlüne hoş gelir.” Bu hadîs-i şerîfteki rahatlatmaktan maksat, hastanın hatırını hoş edecek sözler söylemektir. Yani, “Sende ölüm alâmeti yoktur. Hastalık, günahlara keffârettir, ecir sebebi ve fazilettir” gibi sözler söylemelidir. Müminler, bu gibi sözlerden sevinirler, memnun olurlar. Bu hadîs-i şerîfte ayrıca pek kuvvetli ilaca işaret vardır. Çünkü hastanın hatırını hoş edip kalbini kuvvetlendirmek gibi faydalı bir ilaç olamaz. Bununla vücudun harareti yükselip hastalığın atlatılmasına yardımcı olunur ve hastada bir miktar hafiflik hâsıl olur. Fahr-i Âlem sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri hastalara, “Rahatsızlığın ne? Hâlin nasıl? Gönlün ne ister?” diye suâl ederlerdi. Eğer hasta, bir şey isterse ve istediği şeyin hastaya zararı da yoksa onu verirlerdi. Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem mübarek elini hastanın alnına koyar ve dua ederler ve hastalığına faydalı olan bazı tavsiyelerde bulunurlardı. Bazen de: “Merak etme, inşâallâh bu hastalığın, senin hakkında (günahlardan) temizlenmene vesile olur.” veya “Hakkında keffâret ve temizlenme olur.” buyururlardı. Hazret-i Âişe (r. anhâ) vâlidemizden şöyle rivâyet edilmiştir: “Fahr-i Kâinat sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem, hasta ziyaretine gittiğinde mübarek elini hastanın ağrıyan yerine koyar, ‘Bismillah’ derdi.”
DİN KARDEŞİNİ ZİYARET ETMENİN FAZİLETİ
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurmuşlardır ki: “Allah rızâsı için, isteyerek ve özleyerek bir Müslüman kardeşini ziyarete giden her kimsenin ardından bir melek: ‘Sen de güzelsin, ziyaretin de güzel. Cennet de güzel bir yer olarak senin için hazırlanmıştır!’ diye seslenir.” Yine diğer bir hadîs-i şerîfte bildirildiği üzere,
Şevval Ayı
Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salevât-ı şerîfe çok okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nafile oruç tutulur. Bu oruç, şevvâl ayının 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da (13, 14 ve 15. günler) oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevabı vardır. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Şevvâl ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibi olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve İbadetler, Fazilet Neşriyat)
Reklam
ÂHİRET İÇİN LÜZUMLU BEŞ ŞEY
Şakîk-ı Belhî rahimehullâh buyurdu: “Beş şeyi aradık, onları şu beş şeyin içinde bulduk: Rızkımızda bereket aradık, duhâ (kuşluk) namazında bulduk. Kabirlerimiz için nûr aradık, gece namazında bulduk. Münker ve Nekîr’e, kabirde nasıl cevap vereceğimizi aradık, Kur’ân-ı Kerîm’i çok okumakta bulduk. Sırât’tan nasıl geçebileceğimizi aradık, oruç tutmak ve sadaka vermekte bulduk. Kıyamet günü mahşer meydanında Arş’ın gölgesine nasıl gireceğimizi aradık, Hazret-i Allâh’a ihlasla kullukta bulduk.”
MALLARI ÂHİRETE GÖNDERMEK
Molla Nureddin Hamza bin Atâullâh, halk arasında “Üçbaş” diye bilinen meşhur âlimlerden bir zâttır. Manisa, İznik, İstanbul Ebû Eyyûb el-Ensârî ve Edirne Üç Şerefeli medreselerinde müderrislik yapmıştır. 1534 senesinde vefat etti. Kabri, Fatih, Karagümrük’te yaptırmış olduğu külliyenin yanındadır. Molla merhum, elinin sıkılığı ve mal toplamaktaki hırsı ile bilinirdi. Bir dirhem harcasa pek üzülür, bir dinar ardından ayrılık ateşi çekerdi. Kendisi de eski elbiseler giyerdi. Böyle yaparak hadsiz hesapsız dirhem ve dinar biriktirip nice mal topladı. Daha sonra bu para ve mallarla âhiret saadetinin en faydalı vesilelerinden olan sadaka-i câriye olarak evinin yakınında bir mescit ve yanına bir de medrese inşâ ettirdi. Medresedeki fakir hoca ve talebelerin geçimleri için birçok gayrimenkuller ve okumaları için de birçok kitaplar vakfetti. Sultan Süleyman Han’ın veziriazamı İbrahim Paşa, bir gün Molla ile sohbet ederken dedi ki: “Sizin, altın ve gümüşe bu kadar meyliniz ve sevginiz varken sizden umulmayacak bir surette bu kadar büyük meblağları nasıl çıkarıp da hayrât ve hasenâta sarf ettiniz?” Üçbaş Molla ona şöyle cevap verdi: “Doğrudur. Benim, altın ve gümüşe aşırı düşkünlüğüm vardır. Hattâ bu sevgimden dolayı onları dünyada bırakmayıp âhirette de benimle beraber olsunlar diye hayır ve hasenâta harcayarak âhirete göndermek istedim.”
SADAKAYI GÖNÜL HOŞLUĞU İLE VERMELİDİR
Verilen sadakalar berekete vesile olur, birtakım mefsedetleri (belaları, zararları) defetmeye yardım eder. Merhametli olan bir kimse insanların muhabbet ve teveccühünü kazanır, dünyada da âhirette de izzet bulur. Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem; “Sadaka, mala noksanlık vermez. Allâhü Teâlâ bir kulunun izzetini, merhametli
KADİR GECESİ’NİN BAZI HUSÛSİYETLERİ
Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmet için gizlemiştir: Kullarının bütün ibadet ve tâatlere rağbet etmesi için rızâsını, ibadet ve tâatlerde; büyük-küçük bütün günahlardan kaçınmaları için gadabını, günahlarda; Kur’ân-ı Kerîm’in tamamına tazim edilmesi için İsm-i A‘zam’ı, Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhafaza edilmesi, hepsine
Reklam
KADİR GECESİ’NDE KILINMASI TAVSİYE EDİLEN NAMAZ
Dört rekât Kadir Gecesi namazı kılınır: 1’inci rekâtte : 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İnnâ enzelnâhü..., 2’nci rekâtte : 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf, 3’üncü rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İnnâ enzelnâhü..., 4’üncü rekâtte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra: • 1 defa, “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” • 100 “Elem neşrah leke...” sûresi, • 100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi, • 100 defa da Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in, Hazret-i Âişe validemize öğrettiği, “Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tühıbbü’l-afve fa‘fü annî” duası okunur ve dua edilir. Mümkünse bir de tesbîh namazı kılınır. (Duâ ve İbadetler, Fazilet Neşriyat)
Sadaka-i Fıtır
Maddî darlık endişesinden ve husûsiyle de günlük nafakasını temin edememek sıkıntısından uzak olmak, bir insan için sevinç ve sürur sebebidir. Dinimiz, bu cihetin de çaresini temin etmiş, Ramazân-ı şerîf bayramı gününde fakir Müslümanların sevindirilmesi için onlara sadaka-i fıtır verilmesini vacip kılmıştır. Fitre, mâlî bir ibadettir. Ödenmedikçe, zimmette ömür boyu borç olarak kalır. Zekâtta olduğu gibi, fitrede de niyet lâzımdır. Niyetsiz olmaz. Sadaka-i fıtrın, bütün hükümleri, zekât gibidir. Ancak mal zâyi olursa zekât düşer, lâkin sadaka-i fıtır düşmez. Fitrenin verileceği yerler, zekâtta olduğu gibidir. Yani zekât kimlere verilirse, fitre de onlara verilir. Husûsiyle talebe-i ulûma (dünya ve âhiret saadetini temin eden dînî ilimleri tahsil edenlere), zâhid, takvalı ve sâlih olan kimselere verilmesi evlâdır. İlmiyle amel edenlere verilmesi ise tamamından daha faziletlidir. Bayramdan önce verilen bir sadaka-i fıtır, hem tutulan orucun noksanlarını tamamlayacak hem de fakir bir Müslümanın hiç olmazsa bir günlük nafakasını temin etmiş olacaktır.
ALLAH YOLUNDA HARCAMANIN SEVABI
Bakara Sûresi’nin 261. âyet-i kerîmesi, Allah yolunda mallarını harcayanların nâil olacağı sevabı beyan buyurmakta, Müslümanları Allah yolunda infâka teşvik etmektedir. Şöyle tefsir edilmiştir: Allah yolunda, din uğrunda tam bir istekle ve kemâl-i rızâ ile mallarını sarf edenlerin; yani gerek farz ve vacip gerek nafile olsun, hayır ve hasenât
Cennet ümidi içinde cehennem hazırlıkları yapıyoruz.
İsmet Özel
İsmet Özel
ÂHİRETTEKİ EN BÜYÜK ÜZÜNTÜNÜN SEBEBİ
Tâbiîn’den Ebûbekir el-Hüzelî (rah.) şöyle anlattı: Biz, Hasan-ı Basrî’nin (rah.) yanında otururken birisi geldi ve “Az önce falancanın yanında idik, ölüm döşeğinde idi. Ona, kendisini nasıl hissettiğini sorduk. “Vallâhi çok acı çekiyorum. Zannederim âhirete yolculuk vaktim geldi. Fakat şimdi onu bırakalım. Siz söyleyin; şu sandıkta bulunan,
236 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.